yanlis genelleme. zira, organlarimin teker teker curumesine sebep olan ilk defa bunyemde gorulen bir kanser cedisi olan, hastaliktir kendileri. allah, cekenine vermesin.
aşkın bilimsel tanımı okb'dir. okb'nin türkçesi saplantı zorluğudur. okb, herhangi bir şeye takılıp kalmaktır. o halde aşk vardır lakin iyi bir şey değildir, bir çeşit hastalıktır.
onsuz duramıyorum onu görünce ayaklarım titriyor sesini duyamamam intihar sebebim olur diye sözler gelir geçer hayatımızdan "aşık" insanların sözleridir bunlar oysa ki aşk denen hadise (şarkıcı olan değil) yıllardır hayallerimizde kurduğumuz kadının ya da erkeğin
ete kemiğe bürünmüş halini gördüğümüz ya da tanıştığımız zaman beynimizin bedenimize vermiş olduğu tepkiden başka birşey değildir.
yani aşk dediğin şey yıllarca hayal ettiğin yatağa kafanı koyduğun zaman düşündüğün (kaşı gözü şöyle olsa karakteri şöyle olsa vs.)
ve böyle bir homoerektus karşına çıktığı vakit şartlanmış olan beynimizin bize vermiş olduğu sinyalden ibarettir.
eeee tabi doğal olarakta beyninde kurmuş olduğun şahısa benziyor olsada tam anlamı ile isteklerini karşılamayamacağı için
şartlanmışlık (aşk) biter ve o uğruna öleceğin gördüğünde ayaklarının titrediği şahsını adını bile hatırlamaz olursun.
ve bu acı tatbiki yaşadıktan sonra kendini başka bir model için şartlarsın ve şartlanmışlık (aşk) yıllarca aramak ile geçer durur.
kimin hangi anlamda aradığı bilinmez aşkı ancak ortada tanımlı bir hormonal dengesizlik hali mevcuttur. kişiden kişiye ayrıntılarda belirtileri değişse de, bir kişi/nesne/"şey"e karşı acayip hasta olma, bayılma, sözkonusu olan "o" olduğunda içinde bişeyler kıpırdanıp, tuhaf bir enerji akışı olması, hafif bipolar davranışlar (bir an onu çok severken, bir şeylere sinirlenip bir an sonra nefret etmek, sonra tekrar çok sevmek, sonra kuyruğunu kovalamaya başlamak...), günün değişik saatlerinde sezen aksu terapisine girmek, konu ile ilgili kafada kurup durma gibi * gibi belirtileri olan "şeye" halk içinde aşk denmektedir.
olmadı mı? bu da var
(bkz: aşkın adı değişsin kampanyası)
cümlenin gelişim sıralaması şu şekildedir.
aşk diye bir şey yoktur.
aşk da neymiş?
tamam hoşlanma diye bir şey vardır, ama aşk, olmaz böyle bir şey.
aşk belki vardır ama benlik değil.
aşk ve ben olmaz böyle bir şey.
ben birinden hoşlanıyorum galiba, ama aşık değilim.
ben birini seviyorum ama aşk değil bu.
galiba ben aşık oluyorum.
aşık oldum.
(aşkın devamı güzel gelirse yukarıdaki cümleden sonrası yoktur.)
(aşkın sonu kötü gelirse.)
aşk yok, ben var diye düşünmüşüm yanılmışım.
aşk yok, sadece bir hoşlanmaydı.
aşk var, ama ben onu yok ettim.(biz onu yok ettik.)
aşk var ama benden geçti ben aşık olmam bundan sonra.
(bundan sonraki süreçte ya kişi hep öyle kalır, ya yeni bir aşk bulabilirmiş).
***** hepsi tamamen, gözlem ve duyulanlardan oluşan cümlelerdir, yazarla uzaktan yakından ilgisi yoktur. ***
yunus'u, mevlana'yı, kerem'i aslı'yı, ferhat'ı şirin'i daha bir çok ismi hiçe saymaktır. aşk denilen şey, bakkaldan ekmek almak kadar kolay zanneden bir ergen söyleminden ötesi olmalı.