aşk vardır, içinde boğulabileceğiniz kadar derindir hemde..
aşk okyanus gibi, çok büyük sonu görünmeyen ve derin.
ama sen kıyıda bir deniz fenerisin, aydınlattığın alan taş çatlasın 10 metre.
beklersin, kocaman okyanusun kıyısında 2 metre yer kaplarsın sen,
aşkın karşısında bir hiçsin yani..
kendini belli edersin, çağırırsın, beklersin onu;
ama gelir ama gelmez, bunu bilemezsin : ama aşk hep vardır derinliklerde..
bir erkeğin bir çok "güzel" kadına gönlünün ve başka uzuvlarının kaymaya ve bir kadının bütün "yakışıklı" erkeklere kalbini ve başka uzuvlarını vermeye hazır olması gibi nedenlerden ötürü aşk diye bir şey yoktur varsa bile sadece 1 kaç saatliğinedir ya da en fazla 1 gün.2 gün bile sürmez.aşk bir kişinin daha iyisini bulana kadar karşındakine duyduğu sevgidir.Dolayısıyla daha iyisini bulmak çokda zor ve uzun süren bir eylem değildir.karşısındakinin bir eksiği varsa diğerinde o eksik yoktur ama başka eksikler vardır o eksiğin olmadığını gördüğünde gönül kaymaya başlar bu eksikler zeka,güzellik/yakışıklılık,marifetler olarak listelenebilir.yani karşındakinde zeka yoktur ama bir başkasında zeka vardır marifet yoktur.
yanılgısına düşmüş insan lafı olsa gerektir.
insanın midesine kramplar sokan, kelebek yutmuş kıpır, kıpır his veren, bir duygu vardır adına aşk denmiştir.insan içine düştüğü zaman geçici bir duygu olduğunu bilmediğinden, bitiminde "zaten yokmuş" "ben buna mı? bu kadar aşıktım lan! "vay be! bana neler yaptırmış" diyerek bir zamanlar sahip olduğu ayağını yerden kesen, duyguya ve kendine bi zaman sonra bu tip sorularla hayret edecektir.
dolayısıyla vardır, başkalaştırır, bitiminde yine kendin olursun.
eğer 'aşk' diye birşeyden 'sevgili olmak' diye birşeyden bahseden birileri olmasaydı, daha 6 yaşında mahalledeki komşu kızını ya da sınıfya önümüzde oturan tatlı kızı sever miydik ? yani demem o ki eğer ilkel bir toplumda yaşasaydık ve kimse kulağımıza böyle şeyler fısıldamasaydı olmazdı.
gerçekten de aşk denen şey duyguların yansıması bana kalırsa.
eğer var ise saçmadır. çünkü siz karnınızda kelebek uçuşması diye tabir ettiğiniz şeye aşk diyorsunuz. ve bu çok kısa sürüyor. peki sevgiliden ayrıldıktan sonra onun için üzülme veya ağlama ne diceksiniz. sadece hoşlantı ve alışkanlık. sevgi bile değil. aslında bana sorarsanız sevgi diye birşey de yok.
sevgi denen şey birşeyden nefret etmeme durumu bana kalırsa. birşeyden ya nefret edersiniz ya da nefret etmezsiniz. ama bu onun hep böyle kalacağı anlamına gelmez. ya da olaya diğer açıdan bakarsanız birşeyi sevme ya da sevmeme diyip nefretin varlığını reddedebilirsiniz.
o zaman bir sorum var. kimler sevilir. neden sevilir. ve bunu hak eder mi ?
sevgi var ise;
aileniz, tuttugunuz takım, inandığınız tanrı sevilmeli bence. kısacası; alıştığınız değil, yokluğunda aklınızı kaçıracağınız kadar çıldıracağınız kişileri sevin. yani hayatınızın %99 unu kaplayan kişi ve nesnelere.
eğer sevgi veya aşk varsa, ben sadece bunlara duyarım. sevgi ya da aşkın varlığına inanmak istiyor insan. çünkü ailenizi kaybettiniz sonra takımııznı ya da benzer çok değer verdiğiniz birşeyinizi kaybettiniz. ve inançlı iseniz, yaşamak için tek tutunacağınız şey Allah sevgisidir. o da olmazsa tutunacak birşeyiniz kalmaz.
ben sevgi ya da aşkın varlığına inanmıyorum.
ama hayatta tutunduğum 3-4 şey var. ailem, galatasaray, inandığım allah ve ülkem.
bunların her birinin kaybı beni tamamen derinden yaralar. o yüzden de en değer verdiklerim sadece bunlar.
elimde olsaydı eğer hiçbirşeye aşık olmak ya da sevmek istemezdim. veya benim tabirimle, herşeyden nefret etmek isterdim. çünkü duygusal bağlar yani sevgi yani aşk diye tabir edilen şeyler sadece ama sadece üzüntü getirir.
değer verdiğiniz sevdiğiniz bağlandığınız kişileri kaybetmeniz deprem etkisi yaratır. ve cehennemi yaşarsınız. en normalinden 18 yaşında sevgilisinden ayrılan bir kız düşünün. günlerce ağlıyor belki de. neden ? sevdiği kişi ile ayrılmış çünkü. ve 1 hafta 1 ay 1 yıl mutlu olduğu kişi için 4 hafta 4 ay 4 yıl üzüntü çekiyor. aklının bir köşesinde kalıyor o kişi. yani sevgi aşk ya da benzeri şeyler bize çay kaşığı ile verip kepçe ile götürür.
bu nedenle hiçbir bağa sahip olmak istemiyorum ben. birilerine değer vermek ve onları kaybetmek sadece üzüntü verir diye. ailemi kaybetmekten korkuyorum. bunu sevmiyorum işte.
o yüzden uchiha sasuke'yi kendime çok benzetiyorum. o bağlar, sadece acı veriyor. üzüyor. 1 ay mutlu ediyor ama 1 yıl üzüntü veriyor. o yüzden, elimden geldiğince tüm bağları koparmaya çalışıyorum. geriye işte sadece yukarıda saydıklarım kaldı.
belki bahsettiklerim sadece aşk üzerine değildi, ama yazımın genelinde anlatmak istediğimi anlamışsınızdır, aşk diye birşey yoktur, onun adı duygusal yansımadır ve sevgi diye de birşey yoktur. sadece nefret edilmeyen şeyler vardır. ki onlardan nefret etmeniz de tek 1 hareketine bakabiliyor bazen.
Genellıkle sevgılısınden buyuk bı kazık yıyerek ayrılanların soyledıklerı sozdur . Nedense her ayrılık sonrası soylenır ve buna ragmen tekrar tekrar ask bulma gırısımlerıne gırılır. Bu sebeple ask yok dıyen kısılerın sozune ıtıbar edılmemelıdır.