bunca yıllık dünya hayatından öğrendiğim kadarıyla insanlar ikiye ayrılıyor; ilk görüşte aşık olanlar, tanıdıkça aşık olanlar. örneğin ben 2. gruptayım ve bugune kadarki tüm exlerime tanıdıktan 1 yıl sonra falan aşık oldum.
ilk görüşte aşk, çiçek gibidir. örneğin gül; görür görmez tutkuyla yanarsınız. elde ettikten sonra bütün cazibe ortadan kalkar, büyü bozulur, önce sararır, solar. geriye bir duygu paçavrası ve hayal kırıklığı kalır. bu aşk değil, tutkudur.
eğer ilişkiniz bir emeğin ürünü; bir tohum gibi ise önceleri bir güzelliğe sahip olacağınızı umut edersiniz. bir fidan peyda olur, gelişir. sonra mevsimi geldiğinde tutkuya yani çiçeğe sahip olursunuz. sonra solar yapraklar, dökülür, çürür. ancak geriye kalan şey umuttur. çünkü elinizde zamanı geldiğinde tekrar size tutkuyu ve hayatı verecek bir gövdeniz, kökleriniz vardır. şayet bir kışınız(ayrılığınız, hasretiniz) varsa bu daha güzel günlerin garantisidir. içten içe yanan ve güzel günlere gebe. bu, aşktır; gerçek aşk.
romantik filmlere kendini fazlasıyla kaptırmış olan insan söylemidir. aşık olmak; karşıdakinin sadece güzelliğinden etkilenmek demek değildir. aşık olmak; karşındakini tanımak, huyunu suyunu bilmek, aslında kişiliğine aşık olmak demektir.