aşk bu kızılötesi: şair burada aşkın kızıldan da, yani kandan da öte olduğunu söylüyor ve bunu ifade ederken "kızılötesi" kelimesini kullanarak harika bir kelime oyununa imza atıyor.
yaralı müzesi: yine aşk'ı tanımlarken kullandığı bir ifade. aşka düşen herkesin yaralandığını ve dönüp dolaşıp bu yaralı müzesinde yerini aldığını anlatıyor.
hareket edemem: şairin kendisi de aşktan yaralananların sergilendiği yaralı müzesinde ve bu müze öylesine kalabalık ki, şair içeride hareket edemiyor, belediye otobüsü gibi!
virgülü nereye koyarsan koy anlamı tamamen değişen tek cümle bu.
aşk bu, kızılötesi, yaralı müzesi, hareket edemem: şair burada sevgiliye sesleniyor. yaralı müzesindeki kızılötesi yüzünden hareket edemediğini belirtiyor.
aşk, bu kızılötesi yaralı müzesi, hareket edemem: şair burada aşka sesleniyor. kızılötesi teknolojisinin aslında bir yaralı müzesi olduğunu ve bunun da kendisini bağladığını anlatıyor.
bak şimdi;
''aşk bu kızılötesi''
bluetoth öncesi telefonlar arası paylaşım işlemi bu zımbırtıyla gerçekleşirdi ve telefonlar birbirine dayalı olurdu. yani;
''dibinden ayrılamam aşığım''
''yaralı müzesi''
kızılötesiyle paylaşılacak fotoğrafların içeriği. aşk ve özlem. yani;
''ah bebeğim bak fotoğraflarımıza, ne de güzelmiş. yaralıyım.''
''hareket edemem''
yine kızılötesi mantığı. hareket ederse, paylaşım ağı kopar. paylaşamaz. yani;
''ayrılamam ben senden lan''
Aşkın kızılötesi ve yaralı bi müzeye benzetilmesi aşkın hareket kabiliyetini yok ettiğini.artık serdarın bu acılı aşktan kurtulamayacağını mı belirtmeye çalışan söz dizisi acaba .bilinmez