3 yıl oldu, daha küçüktüm aklım başımda değildi. Sevdiğimi söyleyemedim, gösteremedim. Sonra bi gün başkasıyla gördüm, abi öyle canım acıdı ki her şeyi bırakıp gitmek istedim.
3 yıl oldu, acısı aynı duruyor.
insanlar gelip geçiyor, çok şey oluyor ama bu acı geçmiyor.
Geçtiğine dair kendini kandırdığın ama geçmeyen dikiş izi. Sanki kıyafetlerinle kapattığın bir iz kimse görmüyor hatta bazen sen bile unutuyorsun ta ki tüm çıplaklığınla yani benliğinle yalnız kaldığında fark edene kadar..
bir yıl gibi bir şey. en zor lise aşkımı unutmuştum. 3 yıl platonik sevdikten sonra. gerçi o da bana bakardı, amaçsızca bakışırdık koridorda falan ama öyle kaldı ne yazık ki. lisede gey aşk yaşamak çok zor. arkadaşlarına üstü kapalı anlatırsın, biri var diye, git açıl, git konuş, derler, anlatamazsın. açıldığım arkadaşlarım sonradan "haaaa" diyorlar zaten. konduramadıklarından mı bilmiyorum, kimsenin aklına gelmiyor bu gey olma ihtimali.
neyse işte üç yıl uzaktan sevdikten sonra, lise bitince bir süre acı çektim. ciddi fiziksel acılar gibi oluyor başta. hayal etmeden duramıyorsun falan. sonra bir gün çok içtim. vodka bitirmiştim sanırım. ağlıyor muyum zırlıyor muyum emin değilim, iyice şaftım kaymış. feysbukta buna mesaj attım. ama ne mesaj, rezil bir şeydi. mesajda da açık açık yazamadım ama belli ediyordum. daha çok bir isyan mesajıydı aslında, küfür falan etmiştim. bir süre sonra o da cevap yazdı. korkudan cevabı açıp bakamadım. sonra baktım tabii. o da bana küfretmiş, ne diyeceksen adam gibi de, falan demiş. ben de "kuzenim yazmış pardon" klişesine başvurdum tam o anda. ahaha. sonra da içim rahatladı, en azından anlatmış, konuşmuş olduğum için. bir daha hiç görmedim, hiç konuşmadım. unuttum zamanla, öyle bitti gitti.
ondan önce sanal aşkım vardı. msn'de yazışırdık. aşık olduğumu başta anlayamamıştım. lise 1'di. sonra bir ara bu msn'e girmemeye başladı. bekledim. her gün konuşuyorduk çünkü. bir anda gelip bana bir sürü palavra anlatan bir adamdı. gerçek yüzünü bile görmemiştim. heteroydu zaten. ben de hiçbir erkeğe aşık olmamıştım o ana kadar. anlattığı palavralara inanıyordum. onla birlikte hayaller kuruyordum. gerçi sonradan palavra mıydı gerçek miydi biraz bilinmezlikte kaldı, ama abarttığı kadar olmadığını biliyoruz. neyse, bu gidince bana bir sıkıntı geldi, anladım ki alıştım, seviyorum. rastgele bir yerde izini buldum, başka bir msn adresini ekleyip konuşmaya devam ettim. eskisi gibi olmadı. o beni anlıyordu da anlamazdan geliyordu sanki. sonra dayanamadım, sildim bunu, uzuuun bir mail yazdım. mailde herşeyi çatır çatır anlattım falan. cevap verdi, senden böyle bir şey ummuyordum dedi, istersen yine arkadaş olabiliriz falan dedi. ben yine arkadaş olmak istemedim. iyi ki de öyle yapmışım. yoksa hayaller aleminde saçma sapan düşlerle kendi kendimi kandıracaktım hep. kim bilir.
üniversiteye başlayınca da bir çocuğa aşık olmuştum. yazık. o çocuğu hâlâ sevebilirdim. o da beni severdi, biliyorum. olmayınca olmuyor, lisedekinin yeni versiyonuydu o da birnevi. daha yakışıklısı, daha tatlısı. hiç benzemiyorlar, onu demek istemiyorum. iletişimsizlik açısından benzeriydi. onu feyste bile eklemedim. arkadaşımın arkadaşıydı. bir gün, içkili olduğum bir gün, onu görünce peşine takıldım. farketti. biraz hızlanıp yanından geçtim, geçerken o bana baktı, ben güldüm, önüme baktım. hızlanıp ilerideki kapıdan girdim. oturduğum yere geri döndüğümde o da orada bekliyordu. arkadaşımla konuşuyorlardı. muhabbete dahil oldum hemen. kafam taşşak gibiydi. içtim falan dedim. okulda sorun çıkmasın falan dedi. bir şey olmaz, kim söyleyecek ki dedim. şarap içtiğimi göstermek için mosmor boyanan dilimi göstermiştim, pis bir tavırla. o halim aklıma gelince utandım. gitmeden önce, son gününde geldi, oturduğum yerin az ilerisine oturdu tek başına. ben müzik dinliyordum. kulaklığımı çıkarmadım, şarkılara ıslıkla eşlil ettim. bekledi. bekledi. sonra da gitti. arkadaşı yukarıda onu bekliyordu, giderken sırtına vurdu hafifçe. arkadaşlarına anlatabiliyordu o sahi. nasıl arkadaşsa. çok kıskanırdım o arkadaşlarından. o da beni kıskanırdı zaman zaman. kıskanmasını bile özlediğim olur.
aynı şehirdeyiz, ama hiç görmüyorum. çok adaletsiz bu. semtini bilmiyorum. memleketine dönmediyse buralarda bir yerlerde.
onu unutmam ne kadar sürdü peki? bilmiyorum. o gittikten sonra aşka dair umutlarım, düşüncelerim, inancım epey değişti. yazın unutmuşumdur onu. yok ya, okul başlayınca da onu görememek biraz koymuştu. o ilk seneler onu görmek için akşama kadar kampüste beklerdim. ne salakmışım.
aslında cesur olmak lazım. hele de öğrenciyken. nasılsa okulundan siktir olup gideceksin, ne bok yiyorsan ye de öyle git, dimi. insanlar değişecek nasılsa. şansını dene. şimdiden sonra bunu yapmak için çok az bir zamanım kalmış. yapar mıyım ki? yapacak birini bulmam lazım önce. öyle biri yok şu aralar.
Geçip geçmediğini sevdicegini uzun bir aradan sonra gördüğünde anlayabildigindir. Zira geçti zannedersin, oh unuttum takilirsin, bi gün onu gördugunde içine öküz oturuyorsa nah geçmiştir afedersin.
Bünyeden bünyeye değişir tabi bide ilişkinin ne kadar sürdüğü yakınlık derecesi mesela aynı semtte hatta aynı sokaktaysa hiç geçmeyebilir o derece olabilir yani 3 yıldan fazla sürmediyse 9-12 ay arası geçer.