aşk acısından başka acı tatmamış, karnı tok, sırtı pek ergenlerimizin durumu.
sen evine ekmek götüremediği, çocuğunun karnını doyuramadığı için intihar eden babanın acısını bilir misin?
çocuğu hastalanıp, parası olmadığından tedavi ettiremeyen annenin burukluğunu?
markete gidipte çikolata reyonlarının arasından geçerek bir tane ekmek alıp evine giden çocuğun kırıklığını?
sen su için 20 km sırtında testiyle yürüyen annenin yorgunluğunu bilir misin peki?
yerinden yurdundan edilenleri?
senin evin hiç yıkıldı mı?
sevdiğin biri kollarında öldü mü peki?
bir mezar taşına yaslanıp kaç kez ağladın?
senin yaşadığın acı ne ki be kardeşim.
yazık sana...
gerçek aşkı yasamayanların yorum yagdırdıgı baslık . 24 yasındayım, ergen mi sayılırım bilmem. gerçek aşk dünyanın en büyük ikinci sorunudur . eğer acısını bedeninizde hissedecek kadar aç değilseniz dünyanın en büyük acısı aşktır. sadece açlık ondan büyük bir derttir . zaten bu kadar laçkalasmıs bir çağda kimsenin gerçek aşkı bilmesi beklenemez . üç ayda bir asık olan ergenleri veya yavsakları ayrı tutuyorum . ölüm sayılmaz. o zaten olmak zorunda .
gerçek aşk sizin duygu sömürüsü yaptığınız her şeyden daha eziyet vericidir . insanı sefalete, meczupluğa, derbederliğe sürükler . siz aşktan delirenleri bilir misiniz ? intihar edenleri bilir misiniz ? aşk üzüntüsünden yataklara düşüp ölenleri bilir misiniz ? bunlar artık komik gelebilir. çünkü gerçekten çok az kaldı böyle aşklar .
o an öyle hissedersin. yüreğindeki közün alevi azaldıkça bakarsın ki daha önemli meseleler var. ancak köz sönmeye yakın bir ateş bırakır, o hep orada durur.
Sorun edecek daha ciddi meseleleriniz yok mu sorgusunu hayretler içinde gerçekleştirdiğim ve anlamlandıramadığım hede.Bi insan nasıl olur da onca büyük sıkıntının içinde fındık kabuğunu doldurmayacak küçüklükteki hislerini hayatının merkezine koyarak yasa boğulabilir?