vücuttaki tüm acılardan galip gelerek sadece tek bir acıyla sizi başbaşa bırakan, çekilmesi zevkli, yüreği burkutan, göz yaşlarını ve sümükleri doğru orantılı akıtan, kurtuluncaysa derinden bir "ohh!" çektiren acıdır; acıların kralıdır.
her insan evladının öyle ya da böyle yaşadığı acıdır. ölüm acısı yaşamışsınızdır. bir daha geri dönmeyeceğinden emin zamanla kendinizi avutmanın yollarını bulmuşsunuzdur.
aşk acısı böyle değildir işte . gider , bırakır sizi. "-seni o sanmıştım !" der ve arkasına bakmadan çekip gider aşk olduğunuz . olduğunuz yerde kala kalırsınız . gözler o yola takılı kalır dönecek sanarak .
asla anlamayacağınız bir boşluğa düşersiniz , birileri gelip sizi oradan çıkarana kadar ...
erkektir, sever paspas olur ezilir hayatının kadınıdır artık o kimse yoktur başka,sadece o vardır, gözleri görmez, mantığı artık bi süreliğine yoktur. sadece kalbi vardır ,mantığını kullandığında artık çok geçtir. erkek en büyük hatasını yapmıştır, inanmıştır, sevmiştir, aşıktır, ama bilmez aşk kendi kendini bi odaya kapayıp anahtarıda yutmaktır.
midenizi elinize alırsınız. üç ay boyunca ilaçlar abuk sabuk şeyler kullanırsınız mide sorunlarınız geçmez olay endoskopilere kadar gider, ilaçlardan saçlarınız dökülmeye baslar, ama tüm bunlara rağmen güzel şeydir. hayatı yaşanır kılar.
işte bu yüzden;
--spoiler--
Bir derdim var bin dermana değişmem.
--spoiler--
aşk acısı diş çektirmek gibidir. önce çok korkarsın terkedilmekten. bir daha ağzında ve yüreğinde aynı tadı alamamaktan. çok alışmışsındır geceleri sıcak bir nefes eşliğinde uyumaya. soğuk yatak mezar gibi gelir ruhuna. terkedildiğinde önce çok canın yanar. kanarsın. sonra kanaman geçer sızı başlar. onu unuttun sanırsın. ama dilin her değdiğinde terkedilen yerine, anlarsın o artık hiç dolmayacak büyük bir boşluktur. hayatının azı dişi gitmiş, yirmi yaş dişi çıkmıştır . artık büyüyorsundur
bazen de hiç sahip olunamamış bir duyguya duyulan özlemdir. sahip olunamamış diyorum çünkü paylaşılmayınca hiçbir zaman iplerini ele bırakmamış, sahip olma duygusunu hissettirmemiştir. kendi kendine hissetmiş, sızılarını yüreğe akıtmıştır.bu durumda aşkı duyduğuna sahip olmak söz konusu bile değildir, belki olmamalıdır da.. tek bildigim eğer aşkıma sahip olabilecek duruma gelsem, aşkı sonsuz güzellikte bir sevgiyle hissedeceğimdir..
sizin yıllardır düşünüp kendinizi yırtıp kurduğunuz,gözünüzden bile sakındığınız o hayallerinizi, tam gerçekleşecekmi acaba diye düşünürken bir burun hareketise başınıza yıkan hareketle başlayan olaylar zinciri.
garip bi acıdır..fiziken bi darbe almamışsınızdır, somut bir yeriniz zarara görmemeiştir acımıyodur..ama duygularınız yaralıdır yeminler üzerine yeminler etmeniz an meselesidir..bir dahaki aşk macerasına kadar tabi..
bir çok duruma göre farklı dozlarda yaşanan,şiddetli ve travmatik acı. Aşık olduğumuz kişinin bizim için neyi temsil ettiğine bağlı olarak daha ağır veya hafif yaşanabilir. temsil ettiği şeyi bulup, bu herneyse ondan geri almamız gerekmektedir. Çünkü aslında kimsenin sayesinde "mutlu, genç, kendine has, akıllı, duygusal, özgür,vb" olmayız. Bunları kendi başımıza sahiplenmemiz bazen kolay olmayabilir, bu yüzden aşık olduğumuz kişi bizim "akıllı" tarafımızı veya "özgür" tarafımızı temsil ettiğinde o gidince aklımız veya özgürlüğümüz veya temsil ettiği şey her neyse onu da kaybetmiş oluruz. Bu bir insana zamanıyla koşulsuz verilen bir benlik parçasının sökülüp götürülüvermesiyle kalakalınması durumudur. "emanet değildim oysa" der insan. oysaki kalp imza atmaz, reşit değildir zaten, hiç bir zaman da olmaz. Bir çocuğa da (başkasının kalbi) benlik emanet etmek ateşe körükle gitmekten farksızdır. aşk acısı süreci, kendini geri alma sürecidir bir bakıma, alamayan ölür. ama ölmeye değil yaşamaya geldik, bu yüzden de ölüm kalım meselesidir aslında.
kişisel deneyimlere göre çekilmekten kaçılamayacak ve en az iki ay sürecek, belirtileri gözyaşı, hayalkırıklığı ve boğazın düğümlenmesi olan hastalıktır. aşık olanın kabullenmesi gerekendir. aşk yoksa acı da yoktur.
sonu değişmeyen,çaresi olmayan tek dert ölüm dahi unutuluyorken nasıl oluyorda bir insanın hayatımızdan gitmesi daha ilk gittiği andan itibaren böylesine sancı veriyor bize...üstelik o hayatta,bir yerlerde nefes alıyor,bir gün bir yerlerde mutlu olacak.
ama en kötüsü işte,acıtan,sancıtan ne varsa ki sebebi burdan gelir..bunların hepsi sensiz olacak.bugünden sonra o gülümseyiş olmadan uyanacaksın sabahlara...
şüphesiz ki alışacaksın...ama bir gün başka bir şehirde,başka bir hayatın içinde dahi o gülümseyişi hatırlayacağını bilerek...
kişinini nasıl aşık olduğunu bilmediği gibi nasıl bu acıyı çektiğini bilemediği ama kimsenin yaşamasını tavsiye etmediğim bir şey. Bazen o kadar had safhada olurki o an kişi ölmenin daha az acı vereceğini düşünür. Bir de madalyonunu diğer yüzü vardır. Kişiye bu acıyı yaşatan Acımasız varlık işte ben onların hiç vicdanları, duyguları, hisleri olmadığını düşünürüm hatta lanet olsun acı çektirene!