Aşık olup aşk acısı çekmek zordur çok zordur. Ama birde kimseye aşık olamamanın acısı var. Her sabaha boşu boşuna uyanmak. Kalbinin biri için atmaması.
Aşkın acısı bile güzel.
kardeş sen daha geçim sıkıntısı nedir onu tatmamışsın.
Bir aileye bakmakla mükellef olmak nedir bunun sorumluluğunu almamışsın tek derdiniz bu olsun yaş ilerledikçe gülüp geçersiniz şu anki hallerinize sağlığınıza dikkat edin yeterli.
daha önce de entrylerimde belirtmiştim; acı duygunuzu aşkla çarçur etmeyin. kim bilir ne acılar çekip ben ne malmışım deme ihtimaliniz yüksek. elinizde olmadan olduğunu tahmin edebiliyorum. belki ne desem boş , belki de ha evet doğru. her şey sizde bitiyor yine.
Hiçbir tavsiye yok. Dünyada 4 milyar adet karşı cins olduğunu ve aşk acısını çektiğiniz kişinin bunlardan sadece bir tanesi olduğunu idrak edinceye dek sürüneceksiniz.
Bir gün elbet unutacaksınız.
unutunca daha kötü hissedeceksiniz çünkü boşluğa düşeceksiniz hiçbir şey hissetmemek gücünüze gidecek eskiyi arayacaksınız.
Sonra bir gün bu his de geçecek.
Birşeyi yok etmenin en iyi yolu onu tüketmektir, acınızı tüketin acı çekmekten ve duygusallaşmaktan korkmayın üstüne gidin ki tükenip yok olsun.
naçizane tavsiyem bu acıdan kaçmak yerine daha da benimsemeniz yönünde.
aşk acısı insanı olgunlaştıran en büyük güç. hayatın mazereti aşk olan bir dünyada yaşıyoruz. işte bu aşkı da en iyi kavrayabileceğiniz zaman sevdiğiniz kadından red yedikten veya sevgilinizden ayrıldıktan sonraki döneme denk gelir, eğer platonikseniz en dip nokta burasıdır.
ahmet haşim'in tutma yanarsın demesine bakmayın. tutun ve yanın. koskoca divan edebiyatı bu aşk ıztırabı üzerine kuruludur. hem beşeri hem ilahi.
babası, mecnun'u dua etsin de çektiği aşk acısından kurtulsun diye kabe'ye götürür. ama mecnun tam aksini yapar. daha çok dert versin diye allah'a dua eder.
yâ rab bela-yı aşk ile kıl âşîna beni
bir dem bela-yı aşktan kılma cüdâ beni
acının tamamen yok olmasının tek bir çözümü var o da aşık olduğunuz kişi ile kavuşmanızdır.
mecnun yine çöllerde gezerken arkadaşı zeyd mecnun'un yanına gider. anne ve babasının durumunun kötü olduğunu, evine geri dönmesi gerektiğini söyler. mecnun yine beklenmeyeni yapar.
dedi nedür ata yohsa ane
leyli gerek özgedür fesane
(anne baba da nedir? bana leyla gerek gerisi hikaye)
ne zaman geçmesi için zorlamazsanız o zaman geçer. bazısının yarasına başka birisi merhem olur, bazısına tek başına iradesi merhem olur ama bir türlü olur. geçmeyen şey yoktur zaman gibi bu da geçiyor. meşguliyet bulmaya çalışın ve gerçekleri göz önüne getirin. eğer olacaktıysa neden şimdi acı çekiyorum? diye düşünülmeli.
başlayayım, 20 sine kadar aşk yüzü görmemiş, sonrasında it gibi aşık olup yıllarca peşinden ama aynı zamanda içinden sürünmüş birisi konuşacak. bunları söyleyen kişi aynı zamanda, onun yürüdüğü yerlere saatlerce bakıp "keşke şu yol olsaydım da ayaklarına bari yakın olsaydım." diyecek kadar aptal birisi, baştan uyarayım.
hani çiftlerin, kendilerinde çok normal gelen ama aslında çok aptalca olan hitap şekilleri vardır ya, işte onları bir yerde duyduğun an nefesin kesilir. onun parfümünü, hatta onun kendine has kokusuna benzeyen bir nota duyduğunuzda dizleriniz titrer. onu hatırlatan şarkıları gece yarısı yollarda dinlerken tam da ona çok benzeyen birisi sana bakıyordur. "ya evimin oraya mı gelmiş?" diye yeşilçamvari bir aptallıkla koşarsınız, siz koştukça o yok olur.
çare? araştırmalarım sonucu kişinin yapısına göre değişir. kimisi acısını içine atar, üstünü örtmeye çalışır, kimisi günlerce ağlayıp, artık acı etkisini yitirene kadar ondan nefret ederek yaşar. yolunuzu bulup ona göre kendi acınızı öznel yaşayın.
bunu buraya yazıyorum ki yıllar sonra gelip "ne boş şeylere üzülmüşüm." ya da "ithaf ettiğim kişiyle 2 çocuğumuz var şimdi" lakırdılarından hangisini yapacağımı görüp "ne günlermiş ulan." diyebileyim.
ona ait hiçbir şey bulunmasın etrafınızda.
numarasını fotoğrafını mesajını neyi var neyi yok silin gitsin.
hiçbir yerden takip etmeyin ve hayatınıza bakın.
üç ayın sonunda "ulan iyi kurtulduk ha" demezseniz gelin size probis alıyım.
aşk acısı çekmeyi unutalı çok oldu ama toy arkadaşlara anlatayım.
objektiviteden uzak düşüncelerle bir yoksunluk, withdrawal dönemi çekiyorsunuz; hormonaldir ve bitiyor. bu süre zarfında hiçbir şey yapmamaya özen gösterin, genelde pişman olursunuz.
sonrası aydınlanma.
ben mesela, uğruna aldatıldığım kişinin taşşak suyuna batırılmış bir anadolu çomarı olduğunu görünce şaşırmıştım.
daha sonra beni aldatan kişinin hormon suyuna batırılmış bir kezban olduğunu gördüm.
kezbanlarla çomarlar birbirini ağırlıyormuş. ulan benim bu denklemde zaten yerim yokmuş ki?
siz de benzer aydınlanmalar yaşayacaksınız arkadaşlar. sabrın sonu selamet.