aşk acısı çeken birini vurmak

entry49 galeri0
    1.
  1. aşk insan aklının en soylu zaafıdır!

    (#1106059)
    4 ...
  2. 2.
  3. can çekişmeden ölmesini sağlamaktır ki, çok hayırlı bir iştir.
    3 ...
  4. 3.
  5. öğrendiğim tek yabancı dil seninki
    dilin ağzımda!
    parmakların gevşerken boğazımda!

    --spoiler--
    şimdi dişlerimi sıkıp
    dudaklarıma kanamayı öğrettim
    ki bu kızıl damlalar
    körpe yanağında bir veda busesi olsun
    bu da benden sana
    heba edilmiş bir aşkın
    son nefesi olsun ..
    --spoiler--
    5 ...
  6. 4.
  7. "kalıntıları ne kadar ipucuysa
    antik bir kentin
    o kadar biliyoruz nedenlerini
    ve sonuçlarını
    ayrılınca adını aşk koyduğumuz o şeyin!
    3 ...
  8. 5.
  9. aşk filmine iki bilet alınmaz!..

    --spoiler--
    hiç kimseyi özleyecek kadar çok sevmiyorum kendimi. o yüzden sevdiğim her kadını, bırakıp gittiğim her şehri, katlayıp arka cebime koyduğum, ayılınca bulamadığım her şiiri bir daha asla hatırlayamıyorum. yalnızca kadınları, şehirleri, şiirleri değil, kendimi de unuttuğumu gösteriyor bu. insan en çok kendini terk ediyor nedense, sürekli kendini terk ediyor.
    aşkı anlatan filmlere bir bilet alıyorsak ve karanlık bir salona girip filmin başlamasını bekliyorsak terk edilmişiz demektir. hem de bir başkası terk etmemiştir, düpedüz kendimiz terk etmişizdir kendimizi.
    dışarıda sevişebileceğimiz bir hava, sevişebileceğimiz onca yer vardır oysa. sinema salonuysa karanlıktır. senarist başarılıysa iyi bir öyküsü, iyi bir kurgusu vardır filmin, oyuncular başarılıysa çok gerçekçi oynamışlardır rollerini, kameramanlar başarılıysa çok güzel açılardan, çok etkileyici sahneler göreceğimiz kesindir. film bizi oturduğumuz koltuktan alıp bambaşka dünyalara savuracaktır. hiç farkında değilizdir; ama aslında kendi hayatlarımız da bambaşkadır!
    oysa soğukta, bir sokak arasında sevgilisinin çatlak dudaklarına kaçamak bir öpücük konduran kişinin cebinde bir değil, iki bilet vardır. gören olur diye kaçamak, tedirgin bir öpücük kondurur önce; ama dudaklar birleştiği anda kim görürse görsün; hararetle emme işlemi başlar. eğer cebindeki iki biletin farkındaysa insan, ne soğuğa ne de sokağa aldırır; ortalıkta sevişir. bir daha da gitmez aşk filmlerine.
    sinema salonunu dolduranlarsa yalnızdır, yaralıdır. her zaman tek bir bilete yetecek kadar cesaretleri vardır. cebinde iki bileti olanlarsa sokaklardadır zaten.
    aşk asla filmlerdeki gibi yaşanmaz. en gerçekçi filmde bile ince ince hesaplanmış, nakış gibi işlenmiş bir kurgu vardır. kurgu işte; adı üstünde, kurulan bir şey. giriş, gelişme, sonuç falan...
    gerçek yaşamdaki aşkta bu bölümlere rastlayamayız. rastlasak da bu sırayla ilerlemez aşk. örneğin giriş bölümü aşkın sonunda olabilir. en baştan girilirse belki işin heyecanı kalmaz, gizemi bozulur, hiç giremezsen de platonik aşk olur, o da sıkar tabii. gelişme diye bir şey de yoktur aşkta. çünkü gelişme bir sürekliliği içerir, aşkta ise sürekli olan hiçbir şey yoktur. bir gelişir, bir geriler, karışık, karmakarışık olur hayatın. filmlere en benzemeyen yanı da sonuç bölümüdür aşkın. filmin sonunda ışıklar yanar, salon aydınlanır ve kalabalığa karışırsın. aşkın sonunda ise yapayalnız kalırsın.
    aşk filmine iki bilet alınmaz. zaten iki kişilik aşk da olmaz.
    iki kişinin birbirine aşık olabilmesi için üçüncü kişi şarttır. ıssız bir adadaki iki kişi sevişebilir, kavga edebilir, yemeğin paylaşabilir, beraber şarkı söyleyebilir... ama aşık olamazlar. aşk, bir başkasına “rağmen” yaşanan bir duygudur. düşünebilecek başkaları da varken yalnızca onu düşünmek, sevişebilecek başkaları da varken yalnızca onunla sevişmek istemektir. o yüzden aşk, en az üç kişiliktir.
    peki aşk filmine üç kişilik bilet alınabilir mi? alınır tabii. üç, dört, ya da beş kişilik... o zaman grup olarak sinemaya gidilmiştir, bu da çok doğal, hatta eğlenceli bir durumdur. tek kişi yalnızlıktan, böyle bir kalabalık ise birlikte eğlenme isteğinden aşk filmine gidebilir, çok normal. ama birbirine aşık olan iki kişi asla aşk filmine gitmez. çünkü filmin konusunun hayatın konusuna hiç benzemediğini yaşayarak öğrenmiştir onlar.
    tesadüf bu ya; cebinde tek bir biletle sinema salonuna girip, koltuğa kurulup filmin başlamasını beklerken yine cebinde tek bir bileti olan biri gelip yanınıza oturabilir. sokakta karşılasanız belki aşık olacaksınızdır birbirinize. ama iki saat boyunca yan yana oturursunuz, soluklarınız birbirine karışır ve hiçbir şey hissetmezsiniz. oturup filmi izlersiniz paşa paşa. nedeni çok basit; yan yanasınız ve tam karşınızda, bir perdede olup biteni seyrediyorsunuz yalnızca.
    aşkta karşı karşıya olabilirsiniz, ya da arka arkaya, o kadar. aşk, asla yan yana olmamaktır
    --spoiler--
    2 ...
  10. 6.
  11. aşk namazının abdesti kanla alınır!

    --spoiler--
    Bir organ nakli gibi sevmiştim seni;
    Çürük gözlerine bağışlanan ellerim,
    Yırtık dudaklarına bağışlanan şiirlerim..
    Darmadağın kadınların, darmadağın ettiği erkekler gibi
    Sevmiştim seni...
    Çok eskitilmiş bir aşkın hatırlanması,
    Sevgilinin resmi karşısında çocuksu bir iç kanaması
    Aslında işin açıkçası;
    Rüzgarın fırtınaya dönüşmesi gibi
    Hayatına yönelik bombalı bir saldırı gibi
    Geriye çekilirken herkesi öldürmek gibi

    Sevmiştim seni...
    Ruhum kan kaybederken nasıl tutarım seni şimdi deniz gibi,
    Neticesi olmayan herhangi bir sebep gibi
    Ortalık yerde durup dururken
    Sevmiştim seni...
    Atlara kalırsa çoktan kaybettik savaşı,
    Mızraklar kırıldı, kalkanlar delindi, ganimetler paylaşıldı.
    Kasaba meydanında birbirini dövmekten
    Yorulan iki kovboy gibi,
    Bir tabancanın namlusuyla tetiğiyle,
    Kendisinden farklı,
    Kendisinden ayrı,
    Bir silahın şarjöründe tanışan iki soğuk mermi gibi,
    Aynı bedene sıkılan iki el kurşun gibi,
    Katille kurban arasında o birkaç saniyelik telaşla
    Sevmiştim Seni...
    --spoiler--
    2 ...
  12. 7.
  13. "can çekişen aşkları vurmalı
    vurmalı
    ve sıradan bir intihar süsü vermeli."
    4 ...
  14. 8.
  15. 9.
  16. budakli mese odunuyla yapilmasi gereken eylemdir.
    1 ...
  17. 10.
  18. zaten vurulmustur kendisi. yerde yarali bir halde yatana bir darbe daha vurmak pek iyi olmaz, ölümüne yardim olmus olur.
    1 ...
  19. 11.
  20. 12.
  21. 13.
  22. bazı yaralar asla iyileşmez.. acıya son vermek gerekir!

    --spoiler--

    kimi yaralar merhem kaldırır
    kimi yaralar açılır
    bir uçuruma

    içinde uyuttuğun adlandırılmamış hayvan
    kelimelerdir uyandıran
    ve yanıltan
    yarası geçmişten kalmış bir başlangıca

    dilsizdir bazı yaralar
    söylemez sahibini

    kısık kanatlı kuşun alçak uçuşu
    bağışlanmış adımı sakladım sana

    akşama serinliğini veren yokluğun
    adını yazdığın deniz, okunaksız nehirler
    yüzün
    bir madencinin akşamları gibi
    yeryüzü bana

    sahibine dönmez yara
    başkaları sardıkça

    mürekkep dağıtır kelimeler
    başka aşkların sayfalarına
    baktıkça
    cümle kapısı yoktur bazı hayatların
    sırlarına ve surlarına
    tırmandıkça azaldığın duvarlar: taşıl sayıklama
    yokluğunda bile ne kadar var, yani aşk,
    kendinden yapılmış büyük kuşatma

    bir suskunluk yemini gibi
    kabuğunun içinde yaşayan yara
    unutsa da gövdedeki yerini
    sıcak tutkal hatıra serinliği
    her aşk ilk yarayı derinleştirir
    bir kere daha söyler
    söyleyeceğini

    yara dediğin sanıldığından daha derindir

    asıl yara zamandır
    açılıp bir sebebe
    yenisiyle kapanır
    eczası cezası sızar derine
    yaraların da hafızası vardır
    gülün bittiği yer
    ihanet etmez kayıtsız sahibine

    kaç şiir eder bir sayfanın zamanı
    cümlesi yarım kalmış
    asma dalında salkım yaralar
    dokunsan bir türlü
    sussan kireç aklığında kâğıtlar kabuk bağlar
    yazı yarası

    yarayı okuyamayan yazıyı ne anlar

    aşkta asalet noksan artık
    merhamet eksik
    tuz hakkı, yetim tütün
    vekar
    kayıplarını say çağ
    insan bu kadar

    senden değil önceki yüz yıllardan
    senin çağında aldığım yaralar

    yazla, yazıyla
    geçenle, kalanla
    yaz geçer, derken
    sen de biliyordun
    sahipsiz şair
    yazınca da geçmiyor
    başka yazlara vurdukça
    anayurdundaki ağrı
    başkalarının yaşadıklarına
    tütün ve tuz olan
    kelimeler
    aşkların telef ettiği kalp susuzluğuna
    düşen pay
    kendine kazdığın kar kuyusundan
    su taşır herkese kısık çeşmeler
    --spoiler--
    2 ...
  23. 14.
  24. sus yoksa öleceğim!

    --spoiler--
    adımı ilk söylediğin gün
    kan geldi kulaklarımdan o gece

    aceleyle çıkıp evden
    seni aradım saalerce
    bulsam vuracaktım
    sen ölünce dudaklarından öpecektim,
    mikrop kapmasın diye
    tentürdiyot sürecektim ağzıma
    --spoiler--
    0 ...
  25. 15.
  26. --spoiler--
    ince sızı, derin yara, eksik kan
    soğuk çeliğe yapışan sıcak ameliyat izi
    sökülen dikişler, üflenen ney, içli nağme
    devrilen ruh, susuz rakı
    bilekleri daraltan acı
    aşk...
    devr-i lanetim
    tene batan falçata, ruhuma dökülen kanalizasyon
    kaldırıma serilen ölü, yüzüme yağan asit yağmuru..
    --spoiler--

    eski bir yaradan alıntı!
    1 ...
  27. 16.
  28. 17.
  29. 18.
  30. 19.
  31. 20.
  32. ayagı kırılan yarış atını vurmak gibi birşey olsa gerek. *
    1 ...
  33. 21.
  34. bir martiyi aglattin iste
    bir cocuk garanti intihar eder artik
    kutur kutur kufrediyor gece imanima
    bir yaprak kirilip suya dusuyor
    su yaralaniyor su kaniyor selale!

    ah nasil titredim tensiz
    bir piyanist bukuldu sanki
    kesisen ayrisik dogrular gibi
    carpisiverdim yuzunle.
    yuzun oyle duzgun suna bir elyazisi
    yuzun yuzume aksedince
    yuzun ayna alnimda
    yuzun uzun huzunlu bir alinyazisi!

    bitmemis bir omrun yalanisin
    sen: kabuslarimin tabiri
    cocuklugumun arta kalanisin!

    oldurecegim kendimi
    dudaklarinla
    dudaklarin etle, sehvetle seferber
    sen! bana inen son kutsal kitap
    son fakir yatir
    son aciz peygamber!

    bir martiyi aglattin iste
    bir cocuk garanti intihar
    eder artik
    1 ...
  35. 22.
  36. "ölümün insana oynadığı en trajik, en mükemmel, en acımasız oyunuydu.
    senin için ölüyordum. durum buydu!"
    0 ...
  37. 23.
  38. oyy elleri titreyen ürkek yar
    sen den çekip gitmek o kadar mı kolay
    yansın ciğerlerim kül olana kadar
    gözlerime perdeler çekilsin kör olana kadar
    dizlerimde derman kalmasın
    ellerim kağıt kalem tutmasın
    kalbim başkası için çarpmasın
    dudaklarım senden başkasını bulmasın
    kulaklarım senin sesinden başkasını duymasın
    burnum senin kokundan başkasını almasın
    dilim senin tadından başka tat tatmasın
    ya göz göre bu acıyı çektir bana
    ya da bas tetiğe kalbimi parçala...

    başlığı görünce yazdım yok böyle bir duygu bende yersen. * *
    1 ...
  39. 24.
  40. --spoiler--
    acisiz drank diye ölmenizi garanti ediyoruz, arayin bizi sizi ahirete postaliyalim. bir telefon kadar size yakınız. cinayet bizim işimiz.

    sansar selim bey ve mahdumlari temizlik şirketi
    --spoiler--

    (bkz: baslik burda reklam aldi)
    1 ...
  41. 25.
  42. --spoiler--
    Geceydi...Bütün insanların çırılçıplak olduğu bir zamandı.
    Onları düşünüyordum; gümüş tepsilerdeki kristal kadehlerden zamanı yudumlayan insanları düşünüyordum. irili ufaklı aynaların karşısında enseleri bembeyaz kadınlar boyanıyordu. Uzun uzun parmakları vardı kadınların.. Öpülmeye alışmış olgun dudakları vardı. Kocaman kocamandı kalçaları. O kadınları düşünüyordum.

    Bir kurt bir geyiği kovalıyordu yüreğimde. Geyik soluk soluğaydı, yorgundu, bitkindi. Karların üzerinde akıp giden bir yıldız gibiydi. Koşuyordu. Koşmak kurtuluş değildi belki, ama bir ümitti. Koşmalıydı.

    Oysa birer namlu ağzıydı kurdun gözleri. Avına güvenle, şehvetle yaklaşıyordu. Yeni bilenmiş, sedef saplı bıçaklara benziyordu dişleri, bütün dileği et ve kandı. istese geyiğe hemen yetişebilirdi, ama uzasın istiyordu bu şehvetli koşu, bu bütün damarlarına yayılan sarhoşluk bitmesin istiyordu.

    Ben seni düşünüyordum. Çünkü geceydi. Sevişme zamanıydı insanların. Yalnızdım. Beni kuşatan duvarlar birer beyaz çarşaftı bu saatte. Kapılar tüylü, yumuşak battaniyelere benziyordu.

    Ben seni düşünüyordum. Kim bilir ne güzeldin soyunduğun zaman? Nasıl kadındın?
    Nasıl öpüşürdün kim bilir? Nasıl kadın kadın kokardı her yerin? Tutup avuçlarıma
    sığdırıyorum seni, gözlerime, dudaklarıma sığdırıyorum.

    Sensiz kahrolmak vardı. Seninle yaşamak vardı dolu dizgin. Seninle her gece birbirimizi yenilemek vardı odalarda. Odalara sığmamak vardı. Bir sel gibi taşmak vardı gecelerden. Elimi uzatsam tutabilirdim seni. Öyle yakındın. Zamana kokun sinmişti. Belki de uzaktan günlerce koşsam yetişemezdim sana. Zamana kokun sinmişti. Tuttum resmini indirdim duvardan. Duvar ağlamaya başladı.....
    --spoiler--

    taştan olan ne varsa parçalandı içimde.. etten olan ne varsa kendi köpekliğim yedi hepsini.. ruhtan ibaret ne varsa çektim vurdum şimdi ben de onları. içimde öldürürken seni; istedim biryerlerde tekrar dirilmeni..
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük