Geçmez. Gerçekten aşk acısı çekiyorsa, derisini soy, limonlu tuz bastır onun acısı bile geçer ama aşk acısı geçmez. Geçmiyor amına koyayım. Aşık olduğun oruspu siktir olup gitmeden önce, kalbinin yanına koyarsın onu. içinde bir organ olur. Kalbin gibi bir organın olur. Çekip gitse dahi, sen yaşadığın sürece o acıda senle yaşar. Kimse görmez, kimse bilmez, anlatsan kimse anlamaz, kimse dinlemez. Sen çekersin, sen konuşursun sen dinlersin. Ömrün geçer o amına kodumun acısı geçmez. Geçmez işte.
geçmesi kuvvetle muhtemel duygudur.
kişisel özelliklerinde katkısıyla kimi bünyede takıntı etkisi yarattığından dolayı süreç daha zor ve acıtıcıdır. bazılarının da çok da fifi tabiriyle ayrılık sabahı arayışlara giriştiği için üzülmeye vakti olmaz ciğerimin. ama nereden bakarsanız bakın geçmesi gerekendir. yoksa babalara gelinir.
ayrıca hayat devam ederken insanın takılı kalması bilimsel araştırma konusudur heralde.
'geçer' olarak cevap verilmesi gereken bir önerme. Aşk bize hormonumuzun tetiklenmesi ve akabinde bu duygunun ortaya çıkması, daha sonra bu duygu yüzünden insan aklının bu yönde düşünceler üretmesinden mütevellit bir insanlık durumdur. Bu duygunun oluşturduğu düşünceler, tamamiyle yanılsamalardan oluşmakla birlikte her insanın doğuştan ve sonradan gelen egolarını tatmin etme amacı bu duygunun temelidir. Eğer bu duyguları tatmin etmenin başka bir yolunu bulursanız bu duygu ortadan kalkar. Eğer kurtulamıyorsanız sakin olun, oturun ve düşünün ama bu duygunun düşündürdüğü yanılsamalı düşünceleri değil! Objektif olarak. Böyle yaptığınızda biri hakkında düşündüğünüz aslı olmayan duygu ve düşünceler bir sis bulutu gibi ortadan kalacaktır zihninizi aydınlatan güneş ışığıyla. Hepinize kendinizde bir ve var olan, kişilerden bağımsız bir gelecek diliyorum.
aşk acısının geçip geçmeyeceğine dair yakın bulunan birine sorulan sorudur.
sezen aksu' nun şarkısında; "ah istanbul istanbul olalı, hiç görmedi böyle keder" dediği aşk ayrılığı yoksunluk halidir. aşığa göre; "böyle bir keder" yeryüzüne gelmemiştir, kimse böyle bir acı çekmemiştir. dünyanın ışıkları sönmüştür! değerli olduğuna dair duyguları altüst olmuş, kendilik değeri düşmüştür.
bağlanma kuramı üzerine yazan bowly; sevilenin kaybına ilişkin öfkeyi "bağlanılan nesnenin yeniden kazanılmasına yönelik bir mekanizma" olarak görür. yas tutmak yani sevilen kişinin kaybının ardından yaşanan belli aşamalar vardır. bu aşamalardan sağlıklı bir şekilde geçilebilmesi için, kişinin yas tutabilme kapasitesinin olması gerekir. aksi halde terk edilme dönemi sonrası, duruma uygun olmayan baş etme davranışları, kişide daha büyük yaraların açılmasına sebep olur. kişisel gelişimin yolunu tıkayan sonuçlar doğurur.
yas tutma sürecindeki ilk aşama, ayrılığı kabullenmeyip karşı tarafı yeniden elde etmeye yönelik davranışlar göstermektir. karşı tarafın söylediği insani bir iyi söz bile bir umut ışığı doğurur ve birlikteliğin devamı için yollar aranır hatta kimi zaman fazlasıyla ısrarcı bile olunabilir.
bir diğer davranış öfkedir; "bunu bana nasıl yaparsın?" şeklinde düşünmenin yarattığı duygu aşırı öfkedir, bu öfke nefret boyutuna kadar gider. terk edilen kişideki narsisistik öfke, benliğin zedelenmesi ile ilgilidir ve açılımı şöyledir; "bana rağmen beni terk ediyorsun... hiç mi değerim yoktu? beni hiç mi sevmemiştin... hiç mi değer vermemiştin... senin için yaptıklarımı nasıl olur da görmezsin... her şey yalan mıydı?" aşık bu dönemde kendi varlığının değerli bulunmadığını takıntılı bir biçimde yaşayıp, yatıp kalkıp ilişkisini ve ayrılık sürecini düşünür.
giderek çaresizlik duyguları hissetmeye başlar, giden kişiyi geri getiremeyeceğini anlar ve derin bir acı ve üzüntü yaşar. kaybedilen kişiyi geri getirmek mümkün olmadığı için suçluluk yaşanır. bu dönem depresyon dönemidir.
son aşama kabul dönemidir, kaybedilen kişinin artık gelmeyeceği yavaş yavaş kabul edilir ve kişi gündelik ilişkilerine döner. kişi normal duygularını tekrar yaşamaya, yeniden sevinmeye, merak etmeye, üzülmeye başlar.
bu saydığımız aşamalar sağlıklı bir yas süreci için, yaşanması gereken süreçlerdir. kişi bir an önce bu durumdan çıkıp kurtulmak isteyebilir ama acele etmemelidir.
yaşadığın duygu ve tepkileri kabul et ve bunları ifade et, bunlar normal duygulardır.
ağlamak ve konuşmak çoğu zaman iyileştirir. seni dinlediğine inandığınız insanlar ile konuş.
dost ve arkadaşlarından destek al. yas yaşamak için kendine izin ver.
doğum günü, yıl dönümü, bayram gibi özel günler senin için zor geçebilir ama sonraki dönemlerde aynı etki olmayacaktır.
yavaş yavaş iş ve okul gibi normal aktivitelerine geri dön. fiziksel bakımına özen göster.
aksi takdirde erkeklerin terk edilme sonrası intihar etme oranı, kadınlardan üç dört kat daha fazladır. alkol ve madde kullanımına yönelirler, dikkatsiz ve tehlikeli araba kullanımı olur. kadınlarda ise depresyon erkeklere göre iki kat daha fazla görülür.
şarkıcı teoman' ın söylediği şarkıdaki gibi; "daha kaç vücut gerekli, benim seni unutmama" tarzında sürekli partner değiştirerek yas tutmaya çalışanlar da vardır kuşkusuz... ama bu yolun da, yaraları iyileştirmeyi bırakın daha da kanatmaktan ve açılmasını sağlamaktan başka bir işe yaramadığını belirteyim.