komutan bana bakıyor, bende o zamanlar böyle afilli mi afilli, hoyrat ve bir o kadarda nazik bir delikanlıyım. lise yıllarında bale yapıyordum falan yani. neyse tam berkecan'a havuzda olsak neler yapıcağımızdan bahsederken komutanın keskin bakışlarını üzerimde hissettim. komutan üzerime doğru usul usul yürümeye başladı... ayyyhh neyse bundan sonrasını anlatamam canlarım.
dedi esas duruşunu göster. ağır konuştum o anda. böyle ani çıkışınca şaşırdı duraksadı tabi bir an. sonra sen benim kim olduğumu biliyor musun lan? dedim buna. alttan aldı hemen tabi zannetti torpilim falan büyük. halbuki yok torpil morpil. askerliğin sonuna kadar haftada 3 gün çarşı 2 gün evci verdi bana. o derece korkuttum adamı. teskere aldıktan sonra dedim bak zorladım seni biliyorum helal et hakkını ara sıra kalbini kırdım ağlattım seni biliyorum ama hepsi senin iyiliğin için falan hesabı konuştum buna...canın sağolsun dedi.
aşkım ben seni sonra arıycam diye kapadım telefonu.komutana iyice yaklaşarak adam ol lan dedim,büyüksün diye ses çıkarmıyoruz,ağzımıza sıçtın,sen bana nasıl çarşı izni vermezsin?göt kafalı,kokuşmuş herif.dedim.sonrada içime çektiğim sigaranın dumanını yüzüne üfledim büyük bir keyifle.sonrada kapıyı sert bir şekilde vurup çıktım dışarı.
"hacı naber?" dedim. bu bana tip tip baktı. "insan bi cevap verir gavat!" dedim. gözüme baktı, "kusurumu bağışla abi." dedi. "ziktir git bana bi çay getir!" deyince ben, bizim komutan kendini affettirme şansını hiç kaçırır mı? hemen uçtu.
-ziya, oğlum kalk lan nöbet saati geliyor.
-aaaoouuuvvv! noluyo lan! komtan nirde? çay nirde? şafak kaç?