sevimli insanlardır, oturulan yemek sofrasında kişinin ağzının içinde oluşan o güzel manzarayı unutumazsınız, hele de o ağız içinde ki damaklara kadar saçılmış olan yemek kıyımlarını unutmak kattiyyen mümkün değildir. üstüne üstlük efekt sesi niyetine duyduğunuz o tiz sesli şapırtdatma sesleriyle birlikte mükemmel uyum içinde yüzerler yemek tanecikleri. bazen ağız içinde ki o tükürükle karışmış yemek birikintilerine hayran kalırsınız, yüzünüzün buruştuğunu, gözlerinizin karpuz gibi açıldığını hisseder ve sanki hiç bir şey olmamışcasına yemeye devam edersiniz halil ibrahim sofrasında.
-hömömhöhmfmöhomomöhmohmhohohmahamyamumymayauayauammuayuanmauohaombum
+ne?
-gaaaaarrrrk!
+hmmm, darwin'e inanıyorum ama, bi evrim geçirsen çok iyi olucak. anlaşamıyoruz böyle.
etrafına yediği yemekleri saçan binevi kusan insan.. karşısında eğer yemek yiyen başkaları varsa al sen benimkileride ye yaa diyebilceğiniz bir durumdur.
aynı zamanda ağzına bakarak günün menüsünü öğrenebileceğiniz insandır. yani sofrada ne var ne yok kendisinden bilgi edinilebilir. birde bunların çorba içerken höpürdeterek içenleri mevcuttur ki sormayın gitsin. bir kaşık çorbayı öyle bir çekerler ki sanırsınız şimdi masanın üstünde ne var ne yok ağzına yapışacak mıknatıs misali. artık aklınıza ne gelirse. çatal, kaşık, tabak hatta sürahi. tabi tüm bunlar hoş değildir, dikkat edilmelidir.
her ne kadar hoşuma gitmese de o anda sohbet içerisinde sonradan söylenince aynı tesiri yaratmayacak bir söyleyeceği varsa ve bunu yapıyorsa -ben de arada istemeden yapıyorum- hoş görülebilecek bir durumdur.