insanların hem çok yakın hem çok uzak oldukları mekanlardır. insanlar özellikle kalabalık otobüslerde fiziken çok yakındırlar. ancak kafa olarak hepsi başka yerlere dalmış vaziyette seyehat ederler. insanların o kadar yakın ve uzak oldukları başka bir yer yoktur. mesela bi sinemada insanlar yakındır ancak kıç kıça, burun buruna değildirler. kalabalık otobüslerde insanlar uzun süre birbirlerine dokunarak yolculuk ederler ancak kimse bu durumdan şikayetçi değildir. aynı yakınlık bir kafede yada sinemada olsa ölüm sebebi olabilir.
artık otobüsteki diğer bireylerle baya samimi olduğun durumdur.
ayrıca bu otobüs her duraktata durur nedense.hatta bide muavin olacak süper zeka kalkıpta arkadaki boş yerlere doğru ilerliyelim burdan görünüyo arkada boş yerler var demiyomu.işte o an içimden bi bazuka bulup onun o arkada gördüğü bit kadar boş yere sığacak hale getirmek geliyor..
halk çocuğuyum diye televizyonda gezenler acaba hayatlarında kaç defa bindiler bu belediye otobüslerine.Belediye otobüsleri içindeki her kesim insanın olması, yaşlı teyzelere yer verilmesi, sürekli ayakta gitmekle ve beklemekle güzeldir. Üniversitede geçirilen en güzel anlardır, öğrenciye öğrenci olduğunu tattıran ender olaydır
(bkz: entry başlık uyumsuzluğu)
aynı anda tanımadıgın ve hayatta muhattap olmayacagın insanların yüzüne nefeslerini üfledikleri,sıkıntıdan of of diyip ortama agız kokularını saldıkları,aynı anda vücudunuzun her bölgesiyle temas eden insanların var oldugu yaşamaktan nefret ettigim ama şartların bazen kacınılmaz oldugu durum..insan tasıyoruz diyenlere burdan saygılar..
bir arkadaşımın otobüsün istif hacmini aşması sebebiyle artan temaslardan rahatsız olarak "şöfööör beyy,tüm pandikçileri toplamışsınız!" dediği durumdur
aslında her sabah yeni bir rekor kıran otobüslerdir. amerikalı bilim adamları gelip inceleseler dahi bunu nasıl gerçekleştirdiğimizi anlayamazlar. 50 kişilik otobüse 250 kişinin nasıl sığdığının, hepsinin inmesi gereken duraklarda nasıl indiğinin bir otobüsün bu kadar yükü nasıl kaldırdığının hepsini geçtim bu insanların nasıl nefes aldığının hiç bir bilimsel açıklaması olamaz.
alsancak-buca otobüsünden nefret edilmesine sebep olan olaydır, her kafadan bir ses çıkar, millet birbirinin dibine girmekten hiç rahatsız olmaz, bazıları da sanki otobüs onlarınmış gibi davranır da yerlerinden bir kımıldamazlar..
hele bir de mevsim yazsa işkencenin alasını yaşayacağınız ulaşım aracı. o kadar bunalırsınız ki normalde ineceğiniz duraktan 2 durak önce inip yürümeye başlarsınız.
sabah 8-10 arasında anadolu yakasından avrupa yakasına geçen neredeyse tüm otobüslerin bulunduğu durumdur. Bu yüzdendir ki pek çok istanbullu sabahları deniz yolunu tercih eder.
*malum otobüs her saatte fortçular için uygun kalabalıktadır.ön tarafta sıkışan *bir teyze ---önden-arkadan kayarmısınız biraz, -demesiyle söförün boğulmasına sebep olan araçtır kalabalık belediye otobüsü
bu otobuslerden biri 128, biri de 2 numaradır. ha bir de beleş 1A lar öyle sanırım binme cesaretini gösteremedik bir türlü. anadolu yakasında son durum böyle söz tekrar merkezde.
Bu otobus duraga yaklastigi goruldugu an insanda bir ikilem yaratir ya bir sonraki beklenicek ya da otobuse binilicek ve otobuse binemeyen son kisi olmakta cok koyar insana.
her sabah okula giderken bu tıklım tıklım otobüslerde eziliyorum, büzülüyorum, kayboluyorum, koltukta oturan insanların üstüne de çıkıyorum... ama neden? o koltukta rahat rahat oturan doyumsuz, empati kuramayan şoför yüzünden.otobüsten inmek isteyen insanlar çantamla birlikte benide peşlerinden sürüklerken yolculuk yapmak hiç de hoşnut olduğum bir durum değil. bir keresinde iki adamın resmen ağız ağza girdiğine, kollarının birbirine dolandığına şahit olmuştum. bir keresinde de en arka koltukta yer kalmadığı halde orda oturmayan çalışan kadının derinizdeki bir et ben gibi* yada yeni pörtlettiğiniz bir siyah nokta gibi durduğunu söyleyebilirim..bazen o hengamede okula gitmeye çalışırken düşünüyorum bunun bi çaresi var mıdır acaba diye...ama aklıma hiç bir şey gelmiyor.
bir de garip yönü var: bu otobüslerde insanlar kimi zaman vahşileşiyor kimi zamanda yardımsever oluyor...ayrıca koltuklarda oturan insanların bunu nasıl başardığını da çok merak ediyorum.
aytaç durağın kırmızı otobüslerini örnek verebiliriz. hele ki bayram seyransa. çünkü o günlerde o kırmızı otobüsler beleş olur ve tüm zalımlar reale doluşurlar.