haftasonları sokağa çıkmanın, tatil kültüründen bihaber turistler yüzünden ölümden beter olduğu karadeniz kasabası. akşam yemeğini dışarıda yiyeyim dersiniz, restoranda üstünüze üstünüze gelirler. ne garsonlardan istekleri biter ne gürültüleri. afrikalı kabileler, bunlardan daha görgülüdür. biraz plaja gideyim de topraklanıp huzur bulayım dersiniz, kıyıya vurmuş fok balığı misali suyun kenarında yatan dayıların üzerinden atlaya atlaya denize girersiniz. plajda oturur oturur, denizine işer, sıçar sonra çocuklarının boklu bezini de plajın ortasına atıp giderler. piknik yapmaya gelirler, yediklerinden çıkan bütün çöpü oturdukları bankın sağına soluna döker giderler. sabahın altısında anıra anıra balkonunuzun altında muhabbet eder, uykunuzdan uyandırırlar. bazıları, evlerle çevrili bir sokakta pansiyonun balkonuna kadın ise don sütyenle, erkek ise çırılçıplak çıkabilme hakkını kendilerinde görürler. marketleri yağmalar, memleketin insanına yiyecek bir şey bırakmazlar.
plajın arka tarafında insanların yürüyüş yapabilmesi için tasarlanan fakat içerisinde bir tane dahi bisiklet yolu olmamasına karşın girişinde bisiklet kiralama noktası bulunan, vizyonsuz turistlerin dört kişilik hayvani boyutlardaki bisikletleri kiralayıp ağaç, sokak lambası ve belediye tarafından yapılan devasa bir betonarme binayla donatılmış "yürüyüş" parkında bisiklet zili çalıp fırıl fırıl dönerek* memleketin yerlisine yürümeyi dahi haram ettikleri bir parkı vardır. kişisel bisikletini kapıp gelip yürüyen insanların arasından son hız makas atarak geçen şehir magandalarından bahsetmiyorum bile.
şeytan diyor koy bavullara hepsini, kaldır at denize.
gitmeyin ki, güzelliklerini rahatını özgürce yaşayabilelim. gitmeyin ki eski sakinliğini, huzur verici havasını kaybetmesin. özellikle hafta sonları gitmeyin ki denizde kulaç atmak yerine çömelmekle yetinmeyelim, evimizin önüne arabamızı parkedebilelim.
aslen istanbulun doğu ucunda yeralan, yeşilçay ın deniz yatağının etrafına kurulmuş olan, küçük bir karadeniz beldesidir. * bu belde ulaşımının zorluğunun ve istanbul'a uzaklığının etkisiyle eskiden pek kimse tarafından bilinmezken son iki-üç senedir günübirlik kaçamaklar için ideal bir mekan haline gelmiştir. ağva aslında son derece küçük bir yer olduğundan konaklama yapılabilecek yer bulmak da çok zordur, bulduğunuz moteller de son derece pahalıdır. özellile yazları konaklama ihtiyacı genellikle evlerinin bir odasını pansiyon olarak ayıran yerli halkça karşılanır. tüm bu sebeplerden ötürü konaklamalı olarak ağva ya seyahat edilmesi pek tavsiye edilmez. ağva nın tadını çıkarmak içinse ağva ya toplu halde gidilmeli ve uygun bir yerde kamp kurulup doğanın tadı çıkarılma yolu seçilmesi tavsiye olunur. yalnız kalan kişiler içinse pek bir esprisi olmaz; ilk gidildiğinde güzel yermiş be dedirtir ama kısa zamanda sıkılıp kalırsınız. denize girmek için ağva yerine şile-ağva sahil yolu üzerindeki herhngi bir köyün sahili tavsiye edilir; sırf deniz için o yolu çekmenize gerek yoktur. son olarak ağva'ya gideceklerin kendi arabasının olması ve giderken her ne kadar bozuk da olsa shail yolunun kullanılıp sahil yolundaki köylere de uğranılıp tüm yöre sindirile sindirile gidilmesi tavsiye olunur. köylerin içlerine grildiğinde ağva'nın aslında bu hat üzerindeki köylerin çoğundan pek de bir üstünlüğü olmadığı göze çarpacaktır.
mükemmel bir kafa dinleme yeri. kocaeli'ye 1 saat kadar uzaklıkta cennet mekan. gittiğim otelde sadece çeşme suları kötüydü beledeiye nedeniyle suları kuyu suyuydu gideceklere uyarımdır. suları kötü ama doğa harikası alan diyebilirim kısaca.