haziran ve temmuzun arkasını üçlemektir. muhtemelen ağustos ayı da bizi üşütecek ama aynı zamanda gülümsetecektir. üşütsün ama gülümsetsin, zaten gülümseyen insan 36 derecelik ısısından ne kaybeder ki hava buz gibi olsa da. yamacımdaki iki ay üşürken üçüncü ayın nanik yapmayacağını umuyorum.
çılgıncadır. ağustosta üşünür mü lan!
ya da çok üzgün bir insanın yaşadığı şey olabilir. ama yok ya, istersen aşk acısı çekiyim ben gene de ağustosta üşümem, yapış yapış oldum şurada zaten!
şuan temmuz o ayrı.
olabilecek eylemdir. adanalı bi arkadaşım var ben t shirt giyerken arkadaş biraz kalın giyinirdi ve tir tir titrerdi. olmaz demeyin sizin de adanalı arkadaşınız olunca görürsünüz.
dün kütüphanede yaşadığım durumdur. klimaları biraz fazla açmışlar, tepeden vuran klima sayesinde resmen üşüdüm orada. işim bitip dışarı çıkınca dışarısı halvet gibi sıcak olmasına rağmen oh be iliğim kemiğim ısındı dedirtti bana. *
yaşadığınız yerin konumundan çok, yükseltisiyle alakalı durum.
bir de gündüzlük yaz kıyafetiyle gece yahut sabahın ilk demlerinde dişarı çıkarsanız, iç anadolu yani karasal iklim kuşağında bile üşüyebilirsiniz.
edit : bolunun herhangi bir köyündeyseniz de gayet normaldir.
Neticesinde tüm gün hırka ve uzun çorapla dolaşılır. Çevredeki insanlar buna anlam veremeyerek “yün çorap falan giyseydin kardeşim” şeklinde gereksiz söylemlerde bulunabilir, bunlara aldırış etmeden gündüzleri hırka- çorap, geceleri ise çift pike kombiniyle devam edilmelidir.
Ya da erkenden kalkıp bi sağlık ocağına gidip kan verilebilir. Demir eksikliğinden kaynaklı çünkü geneli.