Sunay akın'dan farklı ve doğru bir bakış açısı,
"karınca bütün yaz çalışmış, ağustos böceği saz çalmış-tembel!-. kış geliyor kapısı çalıyor karıncanın, kim geldi(iki karakter var zaten) ağustos böceği. ağustos böceği ekmek istiyor ondan. karınca ona ekmek vermiyor ve "madem bütün yaz saz çaldın şimdi de oyna biraz" diyerek aşağılıyor. biraz düşünelim; ağustos böceği bütün yaz saz çalıyor,o bir müzisyen, sanatçı, besteler yapıyor şarkılar söylüyor. gelecek de karıncadan ekmek isteyecek. hep yanlış anlatıyorlar, ya öyküleri doğru anlatın ya da duvardaki şu sözleri indirin.
"Efendiler, başbakan hatta cumhurbaşkanı bile olabilirsiniz ama sanatçı yani ağustos böceği olamazsınız."
Bir kere ağustos böceği dünyaya gelmek için toprak altında 12 yıl lavrada bekliyor. zaten yaşamı 1 ay(ağustos). o sesi çıkaran kim biliyor musunuz, erkekleridir. çünkü dişi ağustos böceği en güzel şarkı söyleyeni seçerek onunla çiftleşecek. zaten bir ay ömrü ve sonunda çiftleşecek, ağustos böceği niye çalışsın.."
batı'nın vahşiliğini ve acımasızlığını açığa vuran hikayedir. biz de bu güzel hikayeler işimize yarar mı yaramz mı demeden bir güzel evlatlarımıza ezberletiriz.
okullarımızda okuma yazma öğretilirken ilk aşamada lafonten'in ''cırcır böceği ile karınca''sı ezberletilir. efendim; yaz boyu saz çalıp çalışmayan cırcır böceği; kış gelince mutlu yuvasında keyif çatan, çalışkan karıncanın eşiğinden kovuluyor. dışarısı kar buz ama karınca ona çalışmadığı için el uzatmıyor, çünkü kendisi yaz boyu çalışmıştır. işte, aşağılık çocuk hikayesinin özü bu... tam da bireyci, egoist batılıya yaraşır cinsten!
çalışkan karınca, tembel böceğe yardım etmiyor. yardım nedir? yardım: çalışıp kazananın değil çalışabilme ve kazanabilme imkanlarına sahip kişilerin varlıklarını açlarla paylaşabilme erdemidir. ''ben çalıştım, sen de çalış kazan'' felsefesi cimrilikleri örtmek için uydurulmuş mantık kurmacasıdır. ''var ama veremiyorum, elim titriyor'' demek istiyorlar.
lanet olası fransız karıncası, hatalarıyla kapısına gelen cırcır böceğine ahlak dersi veriyor. ahlak dersle olmuyor. batı, bunu öğrenemedi. ahlak ceptedir ve avuçla dağıtılır. fakirin ahlakı olamıyor ve zaten olunca da inanmıyorlar.
batı'nın çocuklarımı giydirdiği bu masallardan yüzlerce var. elimden geldiğince onlarla savaşacağım. ''rızık allah'tandı'' ayeti nasıl da cırcır böceğine yakışıyor.
doğunun derviş böceğini çocuk hikayeleriyle karalayarak bizi kendilerine benzetmek istiyorlar. gece gündüz demeden dünya malı için çalışıp biriktiren yahudi karınca tam bir batılıdır, biriktirdikleriyle hegemonya kurup saygı bekleyen batılıyı temsil eder.
ne yani, çalışmayan aç mı kalacak?hem bu hikayeleri bize yutturuyor hem de sosyal devleti yaratarak işsizlik maaşı veriyorsunuz. cırcır böceklerini hazinenizle beslerken bizim uşaklara tersini öğretmeniz hoş değil. cırcır böceği derviştir. doğuyu temsil eder. değil günlerin, ayların; mevsimlerin, hatta yılların farkında değildir.
her yıl hata yapan, akıllanmayan, utanmadan kibrini yenerek aynı kapıdan yardım dileyen utanmaz derviş cırcır böceği, onların okullarında örnek olsun diye okutuluyor.
ayağını denk atıp, biriktiren, çalışmaktan tükenmiş, kapısına gelen düşkünü kibirle kovan pinti karıncalarından da biz tiksinmeliyiz. ille de ikisinden biri olacaklarsa saz çalıp gezsinler, pir sultan gibi, aşık veysel gibi.
not: ayrıca larvaları toprağın altında yıllarca kalan ağustos böcekleri, sadece ağustos ayında hayatta kalabiliyorlar. bir aylık ömürlerinde niçin çalışsınlar? çoğalıp evlenmeleri gerekiyor. zira çiftleşebilmeleri en güzel sesi çıkarabilmelerine bağlı... sadece ağustos'ta yaşayabilen cırcır böceği'nin, kışın ortasında pinti karıncanın kapısına gitmesi imkansız! çocuk masalı yazdınız diye çocuk mu kandırıyorsunuz? bu ülkenin okumuş yazmış aydınları yok mu sandınız? birkaç on yıl gecikmeli olsa da yıktık yalanınızı. hadi bakim, hadee...
karınca ameledir, ağustos böceyi alemin adamıdır on numara türkü söyler bütün gün gönlünü eğler. acından da hiçbir zaman ölmez. acıktığında da muhtemelen karınca yer .
hikaye tutarsızlıklarıyla meşhurdur.* zira lavraları yıllarca toprağın altında yaşayan ağustos böceklerinin, sadece bir ay hayatta kalabildikleri, onda da nesillerini sürdürmek için çiftleşip çoğalmaları gerektiğinden, kışı saz çalarak geçirmeleri olanaksızdır.
genç dimağları zehirleyen bir eser. yemin ediyorum şu hikayenin müfredatlardan silinmesi kaldırılması lazım.
-müzisyenleri bohem olarak gösteriyor, müzikten insanları soğutuyor.
-çalışan figür olan karınca gelmiş geçmiş en büyük ruh hastalarından biri. kinci ve cimri. evet insanların gerçek yüzü bu fakat, karınca bir parça olsun yardım etse ölmezdi. ama ağustos böceği açlıktan öldü.
ağustos böceği bütün yazı eğlenceyle geçirdi. karınca ise çalışıtı ve biriktirdi. kış geldiğinde ağustos böceğinin hiçbir şeyi yoktu, karınca ise göğüs ağrılarından şikayetçiydi.
karınca tüm yaz boyunca çalıştı ve parayı buldu ama ağustos böceği işin yolunu biliyordu. soğuk bir kış günü karıncanın kapısını çaldı, elinde 2 kadeh birde şarap şişesi vardı ve filmin devamı;
Bencede mantık hatası var, çünkü Ağustos böceği öyle kafasına göre gitar, zurna vs ensturman çalamaz, en az 6 ay kursa gitmesi lazım kimi kandırıyorlar.
çocukluğumuzdan beri duyduğumuz saçma sapan bir hikayedir.yav he he diyip geçilmesi gerekir.ağustos böceği taraftarıyım kendisini takdir ediyorum tam bir keyif adamıdır aynı benim gibi.anın tadını çıkaramadıktan sonra o ne biçim bir yaşantı ola ki?
Bu hikayeyi la fonteine'den Orhan Veli Kanık çevirmişti ancak burda bahsedilen karakter aslında ağustos böceği değil yeşil çekirgedir. Ağustos bocekcigim zaten bilmem kaç yılını toprağın altında larva olarak geçiriyor. E buyudun yeryüzüne ciktin yaşayacağını ay topu topu bir ay yaz sonu ölüceksin çünkü. Diyosun ki ölücem bari o zaman neslimi devam etsin. Dişi ağustos böcekleri jüri gibi bişi erkeklerin seslerini dinliyorlar ve en güzel öten erkekle çiftleşiyolar. O yüzden duyduğumuz sesler hep erkek ağustos böceklerinin sesi.
Karınca stoğunda biriktirdigi dolarlari bozdurmadigi icin iceri alinmis.
Agustos bocegi ise bu durumu ihbar ettigi icin ak partiden millet vekili olmus, yeni yapilacak seker fabrikasi ihalesini almis ve yuz yil boyunca yetecek yiyecegi ve parasi olmus.
iste milli iradeye oyun kuranlarin hazin sonu, iste milli irade destekcilerinin zaferi.
Çeyrek asırlık ömrümün başlarında sıkça duyduğum hikayelerden bir tanesidir bu. O dönemler ibret alıyordum lâkin zaman geçtikçe saçma bir hikaye olduğunun kanısına vardım.
Herşey ilkokul birinci sınıfın sonunda, okuma yazmayı öğrenmemizin şerefine düzenlenen, türlü türlü masalların canlandırıldığı bir yıl sonu müsameresi ile başladı. Ben mi? Bana Ağustos böceği rolü düşmüştü elbette.
O günden sonra rolü benimsemiş olsam gerek, yıllar boyunca ağustos böceği edasıyla devam ettim kalan ömrüme. Hep yarına bıraktım, sınava son gün çalıştım, otobüse son dakika yetiştim, elimdeki bozulmadan tamir etmedim, Hep hazırlıksız yakalandım hayata.
Fakat ilginçtir ki herşey yolunda gitti. Son dakika çalıştığım paragraftan sordular, otobüs bekledi durakta, eskisinden daha iyi oldu hep. Her zaman kestirme bir yol buldum kendime.
Karıncalar bize her daim iyi, disiplinli, çalışkan diye lanse edildi. Hiç Hoş değil.
işçi sınıfı Bir karınca, ömrünün hemen hemen hepsini kraliçe ve asker sınıfına yiyecek toplamak için tüketirmiş.
Yaşamak için çalışıp çalışarak ölen bir topluluk. Pek bir farkımız yok gibi sanki. Sevmiyorum karıncaları, karınca olmayın.
burda ağustos böceğine yapılan büyük haksızlık var. kimse de demiyor ki "adı üstünde ağustos böceği, onun ömrü sadece ağustos ayında, neden kış için yiyecek biriktirsin ki?" demiyor amk...
Bu hikâyeyi bilen herkes karıncanın çalışkanlığını örnek gösterir ve çalışmazsak aç kalacağımıza vurgu yapar ama kimse Ağustos böceğinin Ağustos ayında öldüğünü ve her gününü son günüymüş gibi mutlu yaşadığını bilmez.