Ağrı, doktorun hastalığı teşhis etmesine yardım eder, öyleyse faydalıdır. Ağrılar dört sınıfa ayrılır.
ilk ikisi toplumca bilinen klasik ağrılardır. birincisi, Parmağımıza inen bir çekiç darbesi sonucu duyulan ağrı. ikincisi vücudumuzun içinden kaynaklanan, romatizma, migren vb. ağrılar. Üçüncü sınıf ağrılar, tuhaf ve mantıkdışı görülen ve olaydan çok uzun bir süre sonra ortaya çıkabilen ağrılardır. mesela, bir kolun kesilmesinden yirmi yıl sonra olmayan kolda ağrı hissedilmesi olayları ile karşılaşılmıştır. Dördüncü sınıf ağrılar ise, doğrudan kişinin ruhsal hali ile ilgili olan hayali ağrılardır. Nedeni hayali de olsa ağrı gerçektir. Bu tip ağrıların yüzde 30'unun ilaç niyetine verilen etkisiz maddelerle giderildiği bilinmektedir.
Baş ağrısını ise diğerlerinden ayrı bir yere koymak gerekir. Yapılan araştırmalara göre, baş ağrılarının yüzde 90'ı kas ağrılarıdır. Ağır bir el çantası ya da omuz çantası taşımak, telefonu çenenin altına sıkıştırarak konuşmak, başın öne eğik olduğu konumda sürekli daktilo yazmak ve okumak gibi hareketlerin boyun ve baş kaslarım etkilemesi, baş ağrılarının en yaygın nedenlerini oluşturmaktadır.
Tarih boyunca ağrıyı gidermek için, sıcak su, kızgın demirle dağlama gibi başka bir ağrı uygulama da dahil olmak üzere çeşitli yöntemler kullanılmıştır. Bunların ortaya koyduğu en önemli yarar, ağrının, oluşum ve engelleme mekanizmasının omurilikte değil, beyinde bulunduğunun saptanması olmuştur.
En kuvvetli bir ağrının bile gerilim durumunda veya tam tersi olan uyku halinde ortadan kalkması, ağrının denetiminde beynin ne kadar büyük bir rolü olduğunu gösterir. kimi kazalardan sonra kendileri ile konuşulan yaralı kazazedelerin hiç acı duymadıklarını söyledikleri çok görülür.
Ağrı üzerinde en etkili iki ilaç, haşhaştan elde edilen morfin ile söğüt kabuğundan elde edilen aspirindir. Bu maddeler ağrılı duyuyu uyarmak yerine, ağrının hissedilmesini engeller. Ağrı özellikle insanları ilgilendirir. Bize ağrı çektiren olayların çoğu hayvanlarda görülmez.
ilçesi olan doğubeyazıt'a göre daha geri kalmış bir şehir merkezi olan il. ayrıca ismi ile musamma bir ildir. zira iklimiyle olsa doğal özellikleri ile olsun, herhangi bir insanın yaşayacağını düşünmek istemediğim ildir.
adı gibi orada yaşamak ağır ve ağrılıdır ama kader dedikleri şey oarada zuhur eder şehri yaksanız kışın bir derece ısıtamazsınız okadar soğuk ancak insanı tam tersine dünyanın en fedakar insanıdır. bir garip dünyadır ağrı yaşam gibi.........
ağrı yalnızca bir histir, fakat çok büyük anlamlar ifade eder. eğer hatırlamazsak, geçmiş deneyimlerimiz olmasa hiç ağrı duymayız. bize acı veya ağrı veren hatırladığımız tecrübelerdir.
"Herşey bir ağrıdır. Doğum ağrıdır. Hastalık ağrıdır. Yaşlılık ağrıdır. Ölüm ağrıdır. Sevdiğinden ayrılmak ağrıdır. Nefret bile ağrıdır." buda
"Ağrı gerçek bir efsanedir, şeytanların en kötüsüdür." john milton
"insanların elde edebileceği mutluluklar, keyifte değil ağrısız olmaktadır." john dryden
"Ağrı insanlığın ölümden daha beter bir hükümdarıdır" albert schweitzer
ağrı; nörofizyolojik, biyokimyasal, psikolojik, etnokültürel, dinsel, bilişsel, ruhsal ve çevresel bir durumdur.
ağrı hoşa gitmeyen bir duyumdur. aslında yaşamın ta kendisidir. ağrılarımızı azaltan şeyler bizleri mutlu yapar, ağrılarımızı artıran şeyler mutsuzluğumuza yol açar. mutsuz biriysek hafızamız silinse çoğumuz mutlu oluruz. mesela geçmişte kaybettiğimiz birinin bizde yarattığı ağrı hafızamız olmasa hiçbir bulgu vermezdi. olaylar karşısında değişik tepkiler vermemizin sebebi o an duymak istediğimiz ağrı ile, geçmişte duyduğumuz kötü duygulardan kaçma, iyi duygular yaşama arası bir yerde gezinmemizdendir. ağrının tek güzel yanı insana yaşadığını hissettirmesidir. sadistler veya mazoistler acı sayesinde yaşadıklarını farkettiklerini ve monotonluktan sıyrıldıklarını ifade etmekteler. yaşadığının farkında olmak ise onları mutlu ediyor. bir çeşit monotonluktan kurtuluş yolu...
özlem, hayata verilen ara, ne varsa değerini bilmediğin sana değerini kafana vura vura teker teker anlatan; internet kafelerinden entry girilebilen şehir.
bu gün itibarıyla termometrenin -32 dereceyi gösterdiği, türkiyenin en soğuk ili ünvanına sahip ildir. kendimi bildiğim 21 yıldır son senelerde okul için gittiğim Ankara dışında yaşadığım şehir. istanbul'dan Ankara'ya gidenlerin yaşadığı " bu ne yeaa böyle şehir mi olurmuş, deniz yok bişiy yok " sendromunu yaşamama engel olmuş şehirdir. insanda şehirden bir beklenti yaratmaz zira. bu yönden hayat kolaylaştırır. son yıllarda inşaat sektöründeki gelişmeden başka - üzülerek söylüyorum - bir bok beklemediğim şehirdir de. haa özlenir mi ? özlenir