üniversite 2. sınıf final zamanıydı eski anadolu türkçesi dersi diye bir ders vardı. kalma ihtimalim yüksek olan ders ve o dersten kalırsam sınıfta da kalacaktım. bir yandan da sevgilimden ayrılmıştım. o gerzekle çıkarak derslerimi bırakmış, ondan ayrılınca da toparlamaya çalışıyordum. hem ağladım hem çalıştım vallahi. sınıfı geçtim ama bir de bana sorun. (bkz: bu da böyle bir anımdır)
lisenin ilk yılı kendi halime şaşırmama sebep olan durumdur. Efendim şöyle ki;o yıla kadar tüm dersler gayet iyi gitmiştir. ilkokuldan iyi bir diploma notu ve güzel sınav sonuçlarıyla bir anadolu lisesine yerleşilmiştir. Ancak gel gelelim o derslerin başarı seviyesi yükseklerde olan öğrenci derslerden tabiri caizse hiç bir b.k anlamamakta ve son sınavlar öncesi karne iddia kuponunu andırmaktadır. işte bu öğrenci sınava hazırlanırken bir yandan tüm çabasını ortaya koyar bir yandan da artık yaklaşan tatil dönemine bir türlü tam anlamıyla girilememiş olması,derslerin yoğunluğu,duygusal karmaşalar ve anlama zorluğu sebebiyle hıçkıra hıçkıra ağlar. Normal öğrenci ağlarmı bilmiyorum ama ben ağlarım.
Okulunda verilen ödevini eve geldiğinde yapmamak. Annesi, "oğlum, öğretmenin ödev verdi mi?" diye sorduğunda, "hayır, vermedi" cevabını vermek. Ancak foyası ortaya çıktığı zaman, ağlaya zırlaya o ödevini annesi tarafından zorunlu olarak yapmaktır.
anne ve babanın işten yorgun, bitkin bir şekilde geri dönüşünü gören öğrenci gencin; azim, hırs ve üzüntü üçlüsünün birleşerek yarattığı durum da olabilir.