"Doktor" ; der, hastayim, hayattan zevk
alamiyorum.
Açlar aklima geliyor, yemek yiyemiyorum.
Çiplaklar hatirima geliyor,
Onlarla birlikte üsüyorum.
Her cinayette kendimi suçlu buluyorum.
Her katil biçaginin kabzasini sanki benim ellerim
tutmustur.
Her atilan kursun benim kalbime saplaniyor.
Bütün bu toplumun suçlari benim omuzlarima yüklenmis.
Artik gülmesini unuttum."
Doktor, hastasini omzundan tutar, pencerenin önüne
getirir, perdeyi aralar, parmagiyla karsi duvardaki
afisi gösterir.
Bu afiste, bir sirk palyaçosunun reklami vardir.
"Azizim" ; der,"Su palyaçoyu görüyor
musun? Tavsiye
ederim, her gece bu palyaçonun gösterilerine git.
Bütün kederini, elemini, derdini unutursun. Gülmeyi,
kahkahayi ögrenirsin.
Hayattan yeni bastan zevk almaya baslarsin. ";
Hasta basini eger,
"Doktor" der, "iste o palyaço benim!"
aziz nesin in güzel hikayesinin ana temasıdır ağlayan palyaço.
ironiye en güzel örnektir. palyaço renkli kıyafetler, boyalı surat, kocaman ayakkabılar ve kırmızı burun içinde seyircilerini güldürmeye çalışırken, ağlayan palyaçonun içinde fırtınalar kopar. yazıktır. ağlamasındır.
Bu gece yine sahnede olacağım. Makyajımı yapıp insanları güldürmeye çalışacağım. içimdeki fırtınalardan kurtulup, izleyenleri neşelendirmek zorundayım. Ben bir palyaçoyum. Her zaman mutlu olduğum sanılır. Sahnedeyken ağladığımı karanlıkta kimse görmez. Her gece en ön sırada oturup beni izleyen bir kız var. Aşığım ona. Hayallerimde, kâbuslarımda, gözlerimden akan damlalarda hep o var. Dün geceki oyundan sonra bana kırmızı bir gül verdi. Sahneden indikten sonra, makyajımı silip yanına gittim. O palyaço`nun ben olduğumu söyledim. Yüzüme baktı ve "ben sana değil, sahnedeki hüzünlü palyaçoya aşığım" dedi. Bugün sahnedeyim. Yine en önde o var. Kendimi bir hiç gibi hissediyorum. O beni değil, o lanet olası palyaçoyu seviyor. Buna dayanamıyorum. Dışarda sağanak yağmur var. Gök gürlüyor. Sahnedeyim... ışıklar söndü, karanlıktayım. Sadece onun gözlerini görebiliyorum. ipi boynuma geçiriyorum. Artık yokum. Ağzımdan akan kanlar yere damlıyor. insanlar ağlıyor. Çığlıklar içinde kayboluyorum. O geldi yanıma. Kırmızı bir gülü kanıma bulayıp avucuma koydu. Şimdi herşey bitti. Artık ne o var, ne düşlerim, ne kabuslarım. Yalnızım.
Ağlayan palyaço, yakında minibüslerde görebileceğin kitsch bir insan sıfatıdur ki, 'sonsuzluğun sonu', 'buz gibi ateş', 'kalabalık içinde yalnız' arabesk serisünün son halkasıdur, uzak durasun, kullanmayasun zinhar.
hayatı bir anlamda görmek isteyeceklerin, görmek istedikleri gibi yaşamak. çocuklukta başlar bu, kızan babanın önünde durup, başını eğip ağlayamamak. sonra okulda devam eder, öğretmen'in aşağıladığı vakit sınıfta yalnız değilsinizdir her gün yüzüne baktığınız arkadaşlarınız seyrediyordur. sonra günlük hayata geçersiniz, sevgiliniz istemediğiniz bir şeyi istemiştir, onu çok sevdiğinden söyleyememiştir gizlice gözyaşı döker yüzü gülerken. sonra bir palyaço olursunuz, zamanla görmek isteyeceklerin, görmek istedikleri gibi yaşamaya alışırsınız. o güler hep, hayatın anlamsız döngüsünde, gülmek zorundadır.
peki ya o palyaço? onun dünyası bambaşkadır, bütün bu kalabalığın, şehrin dumanlarının, hayatın siyah beyazlığının arasından renkli, alabildiğince büyük, göz görebildiğince uzak ufuklarına dalar düşlerinde. orada mavi bir deniz, hafif bir alacakaranlık vardır. alacakaranlık sabaha yoğurt çaldığından korkutmaz huzur verir, umut o alacakaranlığın ardındadır çünkü, kapılar kapalıdır başkasına. o gözyaşlarıdır kapı aslında. görmek istemeyenlerin görmek istemedikleridir o gözyaşları. bu yüzden kapıyı bulamazlar, geçemezler palyaço'nun o gizli dünyasına. palyaço, o engin mavi denizin kıyısına oturur, güneşin doğmasını, ışığın dünyasını aydınlatmasını bekler. denizin ortasından gelen meltem rüzgarları okşar yüzünü ve kurutur boyalı gözyaşlarını, yanına kadar gelen dalgaların köpüklerini seyreder. burada rahat bulur, gitmek istemez tekrar o siyah beyaz dünyaya. bilir ki gitse tekrar ağlayacaktır yüzü gülerken.
bir palyaçonun ağlaması sadece bir palyaçonun ağlaması demek değildir aslında. verilmek istenen bir mesaj yatar bu sahnenin altında.
ağlayan palyaço aslında mutluluk maskesi altında acı çeken kişidir,
ağlayan palyaço aslında patronuna işini zevkle yapar görünürken bunu aslında mecburiyetten yapan kişidir,
ağlayan palyaço aslında şiddet gördüğü kocasıyla istemeyerek sevişen kalbi yaralı kadındır,
ağlayan palyaço sensindir, benimdir. hangimiz sürmedik ki o boyaları yüzümüze..
her insanın donem donem burundugu karakterdir, insanlarla birlikteyken, gulunup egleniyormus gozukulur, oysa ki bir rahatsızlık vardır iceride bir yerlerde, "ne" diye sorulsa cevap verilemeyecektir, cunku bilinmez ne oldugu, ama bir seyler donuyor, insanı içten içe cesitli buhranlara surukluyordur, ardından insanlar farkına varmaz, onlar eglenir guler, ama sahne arkasına donulup yalnız kalındıgında aglanmaya baslanır...