genellikle bir erkek yüzünden ağlar. platonik aşkıma duygularımı söyleyince, karşılıksız aşka dönüştü. buna hazırlıklıydım ama bana açıkça fuck buddy olmamı söylemesine hazırlıklı değildim. seven insana bu söylenmez. ne kadar kırıldığımı anlatamam.
en piç erkeklerden bile böyle bir teklif almadım. hem de platonik aşkıma kendimi gayet doğru ve açık ifade etmiştim. bu tür ilişkilere girmediğimi bilecek kadar da iyi tanıyordu beni. kafası mı yerinde değildi acaba?
evet, çok aşık olmuştum ve hem aşık olmadığım hem de bana aşık olmayan erkeklerle saçma sapan ilişkiler yaşayacağıma, hiç olmazsa sevdiğim erkekle birlikte olabilirdim. en azından birimizde sevgi olmuş olurdu. bu da bir seçenek ama yapamadım.
beni sevmek zorunda değil. beni sadece yatak arkadaşı olarak görmek istiyor da olabilir ama benim canımı acıtan şey bunu hiç de nazik olmayan biçimde söylemesi. böyle sözlerden incineceğimi bile bile söylemesi. çünkü gerçekten rastgele ilişkiler yaşayan biri değilim. o da bunu biliyor. 3 sene uzaktan sevdim. ona sevgimi söyleyemedim. keşke hiç söylemeseydim.
ondan böyle bir şey hiç ummamıştım. belki de beni uzak tutmak için söyledi ama rahatsız da etmedim ki onu hiç. çok kırıldım. bana diyebilirdi ki "seninle birlikte olabilirim. cinsel anlamda da bir şeyler yaşamak isterim ama bundan öte bir şey bekleme. daha fazlasını veremem."
"cinsel partner olabileceğimizi düşündüm" ne demek ya? oha ya. sinirden bağırsam mı, yoksa hüngür hüngür ağlasam mı bilemiyorum.
insanda sarıp sarmalama sahip çıkma derdini dinleme isteği uyandırır.tabi bu kadın hoşlanılan kadınsa başını yasladığı erkek olmamakta fayda vardır çünkü bu hareket friendzone'una girme ihtimalinizi hayli yükseltir.
dün işten çıkıp eve giderken kalabalık bir çocuk parkında sarışın bir kadın dikkatimi çekti. yanında yaşça büyük başka bir kadınla beraber bir banka oturmuş ona bir şeyler söyleyerek ağlıyordu. 25 yaşlarındaydı bu ağlayan kadın. belli ki derdini anlatıyordu yanındaki teyzeye. anlatırken de içini çeke çeke ağlıyordu.
girdim ben de çocuk parkına, oturdum onu görebileceğim uzak bir banka ve yaktım közü ciğerimi yakan bir sigara.
tanrım, sarışın sevmesem de bu çok güzel bir kadındı ama.
ağlamaktan kızarmış gözleri 20 metre öteden belli oluyordu. küçük bir kız çocuğunun masumluğu vardı üzerinde.
babasından bir şey istedikleri zaman eteğinin yanından tutup sağa sola sallanan ve babişkom bana ne aldı diye şirinlik yapan o küçük kız çocuklarının masumluğu...
ağlıyordu ağlayan kadın. avucunun içiyle gözlerini silerek ağlıyordu.
belli ki canı feci yanıyordu. bazen susuyor, sonra içini çekerek ağlıyordu. dalıyordu uzaklara.
ama ağlıyordu işte kadın. belki bir ayrılık, belki bir ihanet gibi duruyordu. birinin ölümü değildi bu göz yaşları, ölüm yok gibiydi.
cıvıl cıvıl neşeli bir çocuk parkında, o masmavi bulutlar, sanki kapkara olmuş da onu boğuyor gibi ağlıyordu.
sonra 5-6 yaşlarında bir kız çocuğu geldi yanına. elini tuttu ağlayan kadının, kafasını hafifçe sağa doğru eğip gülümsedi kadına. belli ki kızıydı onun. güldü ağlayan kadın. annelik iç güdüsüyle karşılık verdi kızına. iki eliyle yüzünü sevip öptü sonra. tekrar güldü kızına. hadi git dedi oyna...
küçük kız koşarak gitti kaydıraklara ve ağlayan kadın başladı yine toprağa göz yaşı bırakmaya.
anladım...
ayrılık göz yaşlarıydı o topraktaki masum sıvı.
terk edilişinin isyanıydı. kendisi için değil kızı için ağlıyordu. elini kaldırıp kızını gösteriyordu teyzeye. onu göstererek ağlıyordu. anlatıyordu derdini, anlatırken o masumluğunda sanki bir nefret de var gibiydi. ağlıyordu.
küçük kız kaydıraktan bakınca sustu. kızına bakıp güldü yine.
sonra kalktı vedalaştı teyzeyle. aldı kızını gitti evine.
belki de yanıldım.
belki de o sorumsuz adam bekliyordu evde.
belki de asıl kara bulutlar o dört duvarın içinde.