Çok ağlayan kadınlar, bir çok şeyden vazgeçen kadınlardır aslında. Her damla olgunlaştırır kadınları evet ama olgunlaştıkça o safça inandıkları aşk gerçeği onların gözünde küçülür. Küçüldükçe değerini yitirir ve işte o zaman kendilerine sarılıp, yeni bir kadın yaratırlar kendilerinden. Güçlü, yenilmez, mağrur ve aşka i...nanmayan...
Etrafınızda yürekten ağlayan bir kadın varsa bilin ki olgunlaşıyordur.
Bilin ki, gerçekleri kabul etmeye başlamıştır.
Bilin ki, artık aşkın olmadığına inanmıştır.
Bilin ki, sarılacak tek bir doğrusu kalmıştır.
O da kim, ne diye sormayın artık. Çok ağlayan kadınlar, eninde sonunda kendilerine sarılırlar çünkü! *
annedir. çok amiyane bir tabir var buraya yumuşatarak yazalım; yok yumuşatarak da yazamıyorum özetle der ki o söz; bir kadın çocuk sahibi olmadan önce gerçekten ağlamış sayılmaz.
bütün kadınların ağladığını sanardım. ama baktım ki benim kadar ağlayanı da yokmuş çevremde.
peki ben ağlayınca ne oluyordu? bunca zamandır akan gözyaşları benden boşaldı gitti de hiç bir şey mi öğretmedi? öğretti.
artık büyüdüğümü hissediyorum, ha ağlıyormuyum evet ağlıyorum ama eskisinden daha büyüğüm ben, daha sıkıcıyım, daha sıkılganım. zırhım delinmiş, ama eskisi gibi takmıyorum da korkmuyorum da, artık kendimi savunmaktan yorulmuşum, kötülerle savaşmaktan o kadar yorulmuşum ki hatta onların kötülükleriyle örtmüşüm bende kendimi.
daha çabuk vazgeçer olmuşum, daha zor beğenir olmuşum. aşk'a inanışım değişmemiş ama, aşığa karşı daha bir şüpheci olmuşum.
ölüme inanmaya başlamışım, bir gün herkesin öleceğini, bir gün danışmada oturan suratsız sekreter'in yaşına gelip onun gibi olacağımı, her tatilin biteceğini, her güzel günün o günü yaşarken değil de, daha sonradan güzelliğini fark edeceğimi, geleceğin hiç de hayallerimdeki gibi olmayacağını, hayalimdeki gelinliği hiç bir moda evinde bulamayacağımı, çocuklarıma çok iyi bir anne olamayacağımı, işim de hiç de yükselemeyeceğimi düşünür olmuşum.
ha herşey mi böyle kötü olacak, bilmiyorum. ama önceleri sadece hayallerim olduğunda mutlu olurdum, aksi düşünülemezdi.
işte ben ağlayınca bunu öğrendim, hayaller güzel kurmaya da devam ama bir de tam tersi olanları kuruyorum ki kafamda, artık hangisi gerçek olursa. istediklerimin olmamasına da alıştım ben ağlayınca.
bir kadının en güçsüz olduğu zamandır ağladığı zamanlar. "ağlama artık!" lafını duymaktansa birisinin sarılmasını tercih eder ve sarılan en büyük düşmanı dahi olsa o an o sarılış kadına ilaç gibi gelir.
duyguların daha yoğun olması, vücut ısısının artması,akan gözyaşının bakışlara kattığı masumluk......erkek eğosunun dayanamadığı sahiplenme,yardım etme,kol kanat germe,bağrına basma içgüdüleri ile birleşince :onun bir şeytan olduğunu bile bile erimek....
erkeklerin de böyle bir gizli silahı bir jokeri var mı acaba.
ayriyetten anlam yükleme çabası boşunadır.insandır neticede, ağlar da güler de. ayriyetten güçsüz oldu an ağladığı an değildir. hatta, ağlaması güçsüzlük de değildir.
Alt dudak üstten bağımsız aşağıya sarktıkça hüznünü ele verene başkaldırırcasına üst dudağı emirle, ricayla, iyi dileklerle ayağa kaldırması gereken kadın. yoksa hiç çekilmez.
kendini bir böcekten farklı hissetmeyen kadındır, ezilmiştir, kafasında bir çok olayı kurgulayıp birleştirmiş ve dünyanın üç günlük olduğunu fark edememiştir.