deşarj olamama sendromudur. keşke olmasa da pöyküre pöyküre ağlansadır. hatta ağlamaktan titreşim moduna girilsedir.
ilginçtir ki dertlerin en yoğun anında -ki eğer ağlayabiliyorsa insan- bırakır kendisini. ağlaması bittikten sonra * ise bir kuş kadar hafif hisseder. ağlamanın dayanılmaz hafifliği de bu olsa gerektir.
genellikle çocuklarda görülen durumdur. ağlamayı yedirememekten de olabilmektedir bazen. bu çocuklar ıkınır sıkınır, domates kırmızısı olur suratları ama ağlamazlar. zararlıdır.
geçenlerde bir falcıya gittim, hamileydi. bana bir yarım saat kadar hayatımı okuduktan sonra dedi ki -üzülme bu da geçecek- dedim ki geçmez. bak dedi aslında ben pedogoji uzmanıyım ama diplomam bu ülkede geçmediği için falcılık yapıyorum, bundan 13 yıl önce kocamı ve kızımı trafik kazasında kaybettim, yabancı olduğum için pasaportumu alıp beni satmaya kalktılar tam 4 yıl gece gündüz ağladım, şimdi gözyaşı bezlerim kuruduğu için ağlayamıyorum. ve yeniden hamileyim ben bunca acıdan sonra dünyaya yeniden bir çocuk getirmeye karar verebildiysem sen de hayatına çok daha güzel bir şekilde, kendini başkaları için yıpratmadan devam edebilirsin ve gözyaşlarını benim gibi bol bol kullanma bir ömür boyunca yetecek gözyaşın olsun, çünkü ben çocuğum doğduğunda sevinçten ağlamak isterdim...susuyorum.
daha çocuk yaşta hayatın sillesini yemiş vatandan ayrı düşmüşsünüzdür. hayatınız çilelerle yoğrulmaya başlamıştır. 3 yaşında anne ve babadan ayrılmak zorunda kalmışsınızdır. annesiz babasız bir hayat zordur. bir abla ve üç ağabey ile aile olmaya çalışmışsınızdır ama nafile. 13 yaşınızda anne yerine koyduğunuz abla elenir ve çok uzaklara gider. hayatınız bomboştur. yırtınırsınız ama nafile... birilerine seversiniz aldatılırsınız hayat ağlatır sizi. en son 19 yaşına geldiğinizde deliler gibi aşık olduğunuz insan gözlerinizin önünde can verir veda eder size, sevginize ve hayallerinize... yüz üstü bırakılmış gibi hissedersiniz. günler hatta aylarca ağlarsınız...
aradan yıllar geçer 20, 21,...., 28 der yaşınız, ama akmaz gözyaşınız.
hayata lanet edersiniz, en çok ihtiyaç duyduğunuz anda hatırlarsınız hayat gözyaşlarınızı bile alıp gitmiştir sizden...
oysa ki sizde masum bir bebek olarak doğmuşsunuzdur.
neydi bu kadar çilenin sebebi dersiniz... cevap bulamazsınız!
sonra en okkalı küfürlerle bunca sene ağlamanın bedeli hiç ağlayamamak olmalı! der bir sigara yakarsınız, ve devam edersiniz yaşamaya indına!
inadına göztepe! der gibi.
Velhasıl zor iştir ağlayamamak; bir yürek taşıyrsanız kalbinizin olduğu yerde, seviyorsanız inadına... yaşıyorsanız inadına!
gözyaşlarını içine akıtmaktır ki lanet olası bir durumdur. gözyaşlarınız sadece içine akmakla kalmaz kelimeleri de dizer boğazınıza; konuşamazsın, anlatamazsın üzüntünü! sadece içini acıtır acıtır acıtır...
aglamak isteyipte, ağlayamamaktır. gözlerin, ağlamaktan o kadar harap olmuşki, ağlamak istesende ağlayamassın. yüreğin o kadar yanıyordur ki, ağlamak istersin ağlayamazsın. çaresizsindir, elinden bir şey gelmez, ağlamak istersin ağlayamazsın. çünkü ağlamak senin için günlük, normal hayatının bir parçası olmuştur. hep ağladık, devletimiz ağlattı(hangisi olursa olsun, kim geldiyse gelsin başa hepsi anamızı ağlattı)
biz insanlar sırf çıkar yüzünden, insanlığı unutup, birbirimizi ağlattık. düşene bir tekmede biz vurduk, ağlattık. dost bildik ihanet etti, ağladık. sevgili dedik aldattı,
ağladık. e artık ağlayamam normal, gözyaşı kalmadı.
dünyanın en boktan durumlarından biridir. tuhaf bir anlamsızlaşmaya başlar. o andan sonra o boğazdaki düğüm çözülmemek üzere kurar hükümranlığını adem elmasının üstüne. bir gün ansızın bir damla yaş sızar gözünden anlamsızca belki o zaman biter saltanatı. belki de sonsuz köleliktir, belki sonsuz derebeylik.
iğrenç bir durumdur... içinde biriktirirsin biriktirirsin ağlaman gerekir hem de salya sümük ama ağlayamazsın yaş gelmez gözlerinden... bu sefer içinde biriktirdiğin nefret,üzüntü vs. davranışlarına vurmaya başlar. ve ağlayamaman hem senin ruh sağlığın açısından hem de çevrendeki kişiler açısından çok zararlı olur.
boğazıma birikiyor tüm yaşam, bir hıçkırıkla bitecek her şey biliyorum. bir damla gözyaşı bekliyorum sadece bir damla, ama ağlayamıyorum...
ota boka ağlayan kızları eleştirdim hayat boyu. hatta tiksindim onlardan. yeter sus dedim içimden her ağlayışlarında. bari duygularınızı içinizde yaşayın diye isyan ettim sonunda, ama ben hiç ağlamadım.
ağlayanları teselli ederken bile onları kıskandım içten içe. ağlamak istedim sadece. ama yine ağlayamadım.
çevremdeki insanlar bana iyi dileklerde bulunurken hayat seni hiç ağlatmasın dediler. hep böyle gül, hiç ağlama! mutlu oldum. ağlamamayı güzel bir şey sandım ve ağlamadım.
hayat beni hiç ağlatmadı. teşekkür ettim. ama nereden bilebilirdim ki ağlayamamanın ağlamaktan daha kötü olduğunu...
daha acımasız,
daha uzun süreli,
daha çok yaralayan olduğunu...
gözyaşlarımı silip devam edebilirim mutlu hayatıma ama boğazda oluşan düğümü silip atamıyorum ve hala ağlayamıyorum!
yaşanılan acıların, dertlerin, sıkıntıların, yenilen kazıkların bünyeden dışarıya atılamaması durumudur. bünyede biriken bu dertler topluluğu ağlanamadığı takdirde kalple bağırsak arası bi yerlerde birikip katılaşır. katılaştığı içinde bunun gözlerden çıkması gittikçe zorlasır. en sonunda ağlamayı başaran bünye; tpkı uzun dönem kabızlık ceken bir insanın günler sonra sıçması gibi aynı acıyı ve aynı sıkıntıyı yaşar. ama nihayetinde yaşanan rahatlama da aynı olacaktır.
ağlayamamak sorunsalı ... ağlayabildiğin zamanlara sükrettiğin oldu mu hiç ?
cıkmazlardasındır , acır bir yerler, derinlerde pansuman edilmemiş kabuk bağlamış yaralar vardır. küçük darbelerle aşınır gider kabuğu.. sonunda baslar dur durak bilmeyen kanamalar , acılar , terkedilişler... bir kez daha mı dersin evet bu soruna da cevap verecek olan yine kendinsindir çünkü cevrende kimse kalmamıştır. tam da bu ruh halindeyken göğsune yaslanıp hıçkırıklarla içindeki zehri dostunun yardımıyla dısarıya akıtmak istersin.. ancak baktığında etrafına senden baska kimsecikler yoktur ha tabi aç kalan afrikalı çocuğu yemeye gelen leş kargalarını saymazsak tabi... ağlamayı o kadar çok istersinki ama bir türlü akmaz o iki damla göz yaşı. belkide akıtmak istemiyorsundur zaten içeride kanayan bir yerler var birde gözlere zulmetmemek lazım diye düşünürsün.. onlarda mı kan ağlasın..