en son rüzgar ile sapık bir ilişki kuran, rüzgarı kendine yaşam amacı edinen bir çocuğun büyüyerek rüzgar trübünleri ile bir dünya para kazandığını resmeden bir banka reklamı.
ağlattı beni, ne kadar maymun iştahlı olduğumu hatırlattı, hayatta neden bu kadar tutku ile bağlandığım bir şey yok diyerek kederlere sürükledi. başarı açlığımı gözüme getirdi.
mtv'de vardı. bi çocuk bütün gün adamlar bunu kovalıyodu, küçük çocuklar onu seviyodu da sonra annesi çekiştiriyodu seven çocukları falan. sonra çocuk kovalayan adamlardan kaçıp bi küçük kutu içine giriyordu. ekran kararıp şöle bişey yazıyordu: bunun adil olduğunu düşünüyor musunuz? sonra kutuya bir daha çekim yapıldığında kutudaki çocuğun aslında bir köpek olduğu anlaşılıyordu. ekran kararıp bu sefer "bunun hala adil olduğunu düşünüyor musunuz?" gibi bişey yazıyordu. ağlatmıyordu ama içini cızlatıyordu insanın. linki aradım baya ama bulamadım.
Kent şekerlerinin yaşlı dedeyle çektikleri bayram reklamı.
Ne zamandan sonra ikidir televizyon açıyorum, ikisinde de karşılaştım, ağladım.. Gidip dedeye sarılasım geldi inan ki.. Kendi dedemi aradım, '... velhasılkelam..' diye dayımları anlattı iki saat. Duygusallıktan bi şey kalmadı..
kent şekerin dedeli reklamıdır.*
''her şey geçip gider, geriye bir tek ailen kalır.''
tam orda ben bittim, reklam bitti, dizi başladı. ben hala ağlıyorum.
sulu gözlü olmak çok zor.
hangi insan belgesel izlerken ağlar ki.
milli takımlara yapılan reklamlardır aşırı duygunun yanısıra duyulan gururunda etkisinde kalarak bir iki damla gözyaşını yerinden oynatır. çanakkele savaşında gibi hissettirir.
Turkcell' in Hülya Koçyiğitli reklamı. reklamda anne okuduğu şehirden gizli gizli memlekete gelen çocuğuna kavuşunca - gurbettekiler bilir- duygu dolu anlar yaşarsınız.