ilk kez gittiğim elbruz gösterisinde duyduğum ve bir daha unutamadığım kafkasya yöresine ait çerkes türküsü.. insana hüznü, sevdayı, hasreti, kavuşamamayı, ayrılığı, yürek yangısını duyar duymaz hissettiren şarkı.. hele ki çerkes birine sevdalıysanız içinizi dağlayan şarkı.. ağlatan kafeyi dinlerken gözlerinizden damla damla gözyaşı dökülürken, yüreğinizin eti de sevdiğinizin hasretinden damla damla kanar.. adı gibi kendi de ağlatan bir şarkı işte.. bi nevi hasret türküsü..
hakkında bir çok hikaye türetilmiş olan, insanı alıp taa uzaklara götüren, ağlatmaktan beter eden bir çerkes türküsü...
gitarla eşlik edildiğinde daha bir güzel gelmektedir bana...
bir gün kafkasya dağlarında bir arkadaşımız bir kıza aşık olur... ama imkanlar kısıtlı olduğundan ne haber alabilir ne de bir daha görebilir kendisini... bu arkadaşımızın bir marifeti de çok iyi mızıka çalmasıdır... bir gün köylerden birinde bir düğün olduğu haberi verilir bu arkadaşa ve mızıka çalması istenir... kabul eder teklifi ve başlar milleri eğlendirip kendisinden geçirmeye... ama birden olan olur ve gelin kızımız görünür. sizin de tahmin edeceğiniz gibi bu kız bizimkinin aşık olduğu kızdır... işte o anki duuygularıyla doğaçlama çalmış olduğu bir şarkıdır ağlatan kafe... içinde hüznü, nefreti, çaresizliği barındırır...
işte hikeyelerden bir tanesi... ısrarla arayıp bulup dinleyiniz...
sen hiç gupsem qafe dinlerken, seni hüzne boğan bir anınla uzun bir geceyi geçirmeye çalıştın mı?
nereden bileceksin ki, benim sana olan hasretimi,
nereden bileceksin ki, ana vatan hasretimi senin gözlerinde çektiğimi.
seninle ortak yanımız tek sürgün değil,
bunu böyle bil.
qafe ortak noktamız bizim.
sırf sen sevdiğin için, ben yazıyorum.
seninle oynamaya cesaretim olmadığı için, seni yazarak seviyorum..
haftanin en az 4 dört günü tramvay kullanan biri olarak gözlemlerime dayanarak söylüyorum, 40 yaş üstü hemen her çerkesin Telefon zil sesidir bu şarki.