bir keresinde hoşlandığım çocuk beni bir parkta kaldırımın kenarında otururken görmüştü. saat tam 11:56 pm'di, çok net hatırlarım saatleri.
dizlerimi karnıma çekmiştim. kitaplarım tam yanımda üst üste duruyordu. en üstte de jane austen'ın bir romanı vardı. emma'ydı sanırım. çok özenmiştim, saçlarımı yeni kestirmiştim. yanıma gelip "why do you look so sad?" demişti. i wanna sleep in your arms diye geçmişti içimden harfi harfine. diyemedim. bir şey yok dedim.
mavisi havadan bile soğuk bakışlarıyla yanıma oturup bir sigara içti. yıldızlardan söz etti biraz. yıldızların gözlerinde olduğunu söyleyemedim. söylesem bile anlamazdı. Anlamadığı bir şey vardı, anlamadığı çok şey olduğu gibi.
eve gittiğimde saatlerce dayak yemiş gibi bitkin hissediyordum.
askere giden sevgili, uzakta oturan sevgili, ölen sevgili, ölen anne, ölen baba, kısaca genel olarak tüm ayrılışlar, istisnayi durumlar da ise sevinç göz yaşları (bkz: )kavuşmalar gibi durumlardır.
annenizin başta olmak üzere aile fertlerinin başına kötü bir şey gelmeleri veya ölmeleri gibi durumlarda içine düşülebilecek insansı hal, tavır ve tutumlar durumudur. "o kız bana şöyle yaptı", "o çocuk beni aldattı", "o bana verdiğim değeri vermedi" gibi saçma salak ve ergenvari durumlardan dolayı ağlayan, zırlayan insanların ağzına vurasım geliyor sayın sözlük.
sevdiğiniz insan tarafından istenmediğinizi öğrenmeniz durumudur. ağlatır... her gün ağlarsınız dışınızdan içinizden her şekilde. çünkü öğrendiğiniz anda bilirsiniz ki yaşanılan ve yaşanılacak olan her şey yalandır.
jine: anne sen neden böyle sık sık ağlıyorsun?
annesi: ağlayacak o kadar çok acı biriktirdim ki kızım. her yerden baş gösteriyorlar ama en çok nefes aldığımda içime ağlıyorum...
jine: o neden anne?
annesi: nefes almayı en çok hak eden ve öldüğü için hiç büyümeyecek kızım için. ablan için.
jine iç ses: yutkunamadığım yumru anne o içimde seninle dertleşemesem de sen üzülme diye.
her gidenin ardından ağlamaktır bizleri rahatlatan. her giden aşkta olsa ağlamaktır, öyle durumlar olur ki, nasıl ağlarsın. hıçkırır, boğulursun belki, yıpranırsın. sonra bakarsın tekrardan ben ne haldeyim diye kendine ağlarsın.
ağladım arkanızdan, rahatlayamadım ama ..
dolapta getirdiğin pastayla nasıl rahatlarım...
o lanet arabayla maça gitmeyecektin, bırakmasaydıkta seni keşke ölmeseydin, o arabanın içinden cesetleriniz çıkmasaydı da bizde sizin çlüm haberinizi almasaydık ....
-sinirlenip nasıl olur bu dediğiniz anlar.
-geçirilen trafik kazası sonrası duyduğunuz ambulans sesleri(bir süre sonra duyarsızlaşılıyor)
-çok sevdiğiniz sevgilinzin artık olmuyor demesi.
-yakınlarınızın vefatı.
-mezuniyet.
-sevgiliyi yaşadığınız şehirde bırakıp okulunuza dönerken otogarda yaşanan dakikalar.
-hayatın biz seçme şansı tanımadığı bazı şeylerden memnun olmamak, bu duruma isyan etmek.
-haksızlığa uğramak.
-yemek yaparken elini kesmek
.
.
.
gibi durumlardan sonra okkalı,dolu dolu ağlanır.
üniversiteye başladığınız ilk gündür. amfide gelir yanınıza oturur. o andan sonra arkadaş hatta zaman içinde dost olmuşsunuzdur. sizin üniversiteyle ilgili her anınızda vardır. bazı şeylere göz yumar, bazı şeyleri yontmaya çalışır ya da değişir ayak uydurursunuz.
gel zaman git zaman sizi beğenmez olur. yeni arkadaşlıklar kurdukça sizden uzaklaşır. bu bahsettiğim süreç 2 yıl içerisinde gerçekleşir ama.* bir gün karşınıza çıkar, seninle konuşmak istemiyorum der. sebepsiz yere...
ağlatır...**
uzun zamandır o kadar itilmiş, sevgisiz kalmış, olmayan aşk kırıntılarıyla doymaya çalışmışsınızdır... karşınıza "o" çıkar...
hayatta hiç birşeye inanmayan siz, şükretmeye, inanmaya başlarsınız. gözlerine baktığınızda hiçbir soru işareti olmaz. ilk defa korkmak istemezsiniz, düşünmek istemezsiniz. onunla herşeyi yapabileceğinizi, gidelim dese gideceğinizi görür ve inanamazsınız kalbinizin bu denli açık olduğuna.
herşey berraktır mutlusunuzdur...
işte o zaman oturup ağlarsınız hayatınızda ilk defa aşktan...