bir an durup aynada suratınızı incelemeye iter öncelikle, bazen neden ağlıyorum ulan diyip bir anlık şevkle ayağa kalkıp el yüz yıkanır, sokağa çıkılır, yanına gidilecek ilk adam aranır ve bu olay öylece kapanıp gider.
akşam oldugunda?
ne üzerini örttüğünüz acılarınız ölmüştür, ne de gözlerinizdeki yaşlar damarlarınızda kurumuştur.
ve bu sefer göz göze gelip ayaklanacagınız aynada karanlıga yenik düşmüştür.
artık savaşacağınız iki şey vardır, hem gözlerinizi bulutlara çeviren dertler ve kederler, hem de insanın karnına bıçak gibi saplanan sessiz derin ve boktan gece.
bazen de ayna ile göz göze geldiğiniz de durmazsınız hiç görmemiş gibi yaparsınız, ama edemezsiniz o şişmiş, yorgun gözlerinize. izlersiniz kendinizi. her insan sorar kendine ne hata yaptım ben? diye.
eğer ayna ile göz göze geldiğinizde kendinizde yeniden başlama hevesi hissetmiyorsanız, boku yemişsiniz demektir.
şahsen ben ağlarken aynayla göz göze gelsem (bkz: aynayla göz göze gelmek) önce ağlamaya devam ederken tipime bakarım, gülmeye başlarım. sonra kendi tipime güldüğüm için tekrar ağlamaya başlarım. sonucundaysa başarıyla devreler yakılmış olur.
"sümük de balon yapmış, hiç ağlamaklı acıklı bi halim yok lan " diyip bu sefer kahkahayı basmaya sebeptir. bi de bi çirkin oluyorum aman Allah'ım!
ya da bilemiyorum ben büzüşen ağzıma bile gülebildiğim için böyle.