bosandım.
dunyam basıma yıkıldı.
butun hayallerim, planlarım suya dustu.
hicbir seyden keyif alamııyordum.
hayatı ölme gunene kadar oyalanmak olarak goruyordum.
oyle bir yasam sevincinin terk edisi.
boyle yılgın bir hosgoru.
ona da tamam, buna da tamam.
hicbir seye tepki vermiyordum.
ve bu surecte 7-8 sene bir kere bile aglamadım.
cok sukur bu donem bitti.
yavas yavas bi seylerden keyif almaya basladım yeniden.
bebek adımlarıyla.
daha da iyi olacak, inanıyorum.
ama son aylarda sık sık aglıyorum. bu durumdan sikayetciyim.
-beni aglatmayın, guldurun, o ovundugunuz sevginiz nerde? mor ve otesi-deli
çocuklukta istediğini yaptırabilmeye yardımcı olabilir. fakat yetişkinler için hiçbir şeyi değiştirmez ama sinirlerin dışa vurumu olduğu için de bazen durduramazsınız.
ben çocukken genellikle sinirden ağlardım.
iki günden beri içimden gelen istek. Oturup bir yere hüngür hüngür ağlamak, içimi boşaltmak istedim. Çok tuttum kendimi. En sonunda Kadıköy - Eminönü vapuruna bindim kafam dağılsın deniz havası alayım diye. Kulağımda kulaklık. Yeni Türkü'nün çember şarkısı geldi listeden. Süzüldü iki günden beri tuttuğum tüm yaşlar. Karaköye kadar ağladım. Karaköye gelince de hiçbir şey yokmuş gibi indim kendime bir kahve ısmarladım. Denizi seyrettim. Bazı insanlar onları üzen şeyleri paylaşamazlar, anlatamazlar, dile getiremezler birine isteseler bile. Ben de o insalardanım. Anlatamıyorum paylaşmıyorum. Hep kafamın içinde kendi kendime konuşuyorum. Elimden bir şey gelmiyor. Kitlenip kalıyorum. Şimdi de eminönü kadıköy vapurundayım. Burdan kadıköye kadar da ağlarım. Eve gidince de hiçbir şey olmamış gibi oturur gecenin bitmesini beklerim. Çok uzattım. Burayı da iyice günlük gibi kullanmaya başladım. Hadi evine the compass.