değer verdiğin biri tarafından hiç de olmadığın bir şekilde algılandığın an.
hoşlandığın çocuğun okulda en gıcık olduğun kızla çıkmaya başladığı an.
geçmişi geri döndürmek isteyip döndüremediğin an.
kurduğun hayallerin birini bile gerçekleştiremeden ölüp gitceğini düşündüğün an.
arif in mançestere attığı o gol. bide hakan ın füzesi var ki aman yarabbi, mançestere bir de boliç çakmıştı kendi sahasında nasıl unutulur. işte bu anlar ağlamak istenilen anlardır.
"Ara verelim, yapamıyoruz. Ben resmen boğulduğumu hissediyorum." dedi.
Zorlamayla her zamankinden farklı bir gülümseme takınmaya çalıştım. Bunun tebessüm olmadığını biliyordum ama ne yapayım ki.
"neden bunu istiyorsun ki, sen ve ben yan yana olunca neyi çözemeyelim ki?" dedim.
"anlamak istemiyorsun işte. Ben mutlu muyum değil miyim, ne haldeyim bilmiyorsun. Sadece kendini düşünüyorsun, kendi mutluluğunu!" diye tersledi bi anda.
Biraz daha gülümsemeye çalıştım. Kendimi düşünüyormuşum.
"sen beni kendine aşık ettiğinden günden beri ben kaldı mı ki? Ben kendimi sende buldum. Seni, seninle geçen günleri kendimden bir parça belledim. sırf o güzelim gözlerinin en derinliklerinde bir gülümseme görebilmek için ne hale geldim."
Gözlerim doldu bir anda. Ben miydim bu?
"uzatma istersen," dedi, "hazırlanmam lazım.".
Kendine iyi bak bile diyemedim.
Merhaba abla,burda olacaktı nerede o?
(Hediye poşetini alttan çıkarıyor o sırada) biraz oldu o gideli
Ne kadar oldu abla
Oldu işte
Koca bir tepeyi koştum ardından sokağına girdim gezindim yok bildigim tüm yollara girdim yok
Geri döndüm
-Ne dedi abla?
-Kullandıklarını atmış,gülde solunca çöpe atacakmış,hakkını helal edecekmişsin o etmiyormuş (Hediye poşetini umarsızca masaya koydu)
-Nasıldı peki abla?
-Gayet iyiydi