anne babadan, evden, baskıdan sıkılan, öğrenciliği tatmak için birazda parabol olan tayfanın karı var dediler geldik mottosuyla, tası toprağı toparlayıp, eskiehir'de işletme kazanmışım diyen onbinlerce kişinin evden uzaklasma durumudur.
bu sırada ise eskişehir'de mecburen bulunmak, orada yaşamaya çalışmak, her gün derse gıtmek zorunda olanların durumu kötüleşmektedir çünkü piyasa koşulları işler ve demografik yükseliş hayat pahası olarak karşımıza çıkar.
maksadın üzüm yemek değil bağcı dövmek olduğu açıktır. bu mesela çay içmek için rize'ye gitmek, sözlük'te yazmak için bursa'ya gitmek, baklava yemek için gaziantep'e gitmek gibidir.
Eskişehir'e okumak, bir şeyler öğrenmek gibi amaçlarla gelmeyenlerin yaptığı eylemdir. Gereksiz enflasyona sebebiyet verdikleri yetmezmiş gibi bir kısmının yaptıkları taşkınlıklar, diğer öğrencilerin saygınlığına da halel getirebilmektedir.
Efendi olana sözümüz yok, olamaz da. Ancak ona buna sarkan, kavga çıkaran, sabahın dördünde sarhoş eve gelip "DUP, TISS" müzik açan, arabayla Hasan Polatkan Drift'lerine çıkan bir çok örnek gördüm...
yapan o kadar çok ki örgün okuyanlar derslere gitmez açık okuyanlar ise tam tersi. benim kendi memleketimde olduğu için okumak farz olmuştu ama bir defa gitmedim derslere. sınava 1 hafta kala çıkmış soruların kitabını almak için gittiğim kırtasiyede 30 lu yaslarda bir bey amca " ben bu kitapla 4 yılı bitirdim mutlaka al " demişti. ama sınava 1 hafta kaldı dediğimde de olsun en az 50 puan alırsın diyerek kendimi geri zekalı gibi hissetmeme neden olmuştu.