anası babası tarafından yemek seçmenin kötülükleri öğretilmemiş şişkonun psikolojisidir. oysa ki önüne ne gelirse alsa ve seri hareketlerle ortamı terk etse kimse ona laf etmeyecektir.
Antalya'da, otelde çalışırken (çoğu entrymde bahsettim bundan, farkındayım.) yemek vaktinde benimde kapıldığım psikolojidir. iğneleyici bakışlara maruz kalınır. Orada olmak sonuna kadar hakkın bile olsa sanki rica minnet oradan yiyormuşsun gibi düşünürsün. Milletin sana bakıp bıyık altından güldüğünü sanarsın.
Aslında kimsenin adeta sikinde değilsindir.
Danışma olduğumuz için personel yenekhanesine gidecek vaktimiz yoktu. Turist beklemez çünkü mnakoym.
Misafirlerin yediği yerden alıp yiyorduk. O kadar yarı çıplak insanın içinde beyaz gömlek ve kot pantolon ile açık büfe sırasında durmak biraz absürt kaçıyordu tabii.
Hatta gayet yavşak bir rus, aksanı bozuk ingilizcesiyle gülerek "sende mi burada yiyorsun?" diye sormuştu. O anda insanın "Beğenemedin zaar yorağım?" Diyesi geliyor ama...
Alttan almak zorundasın... çünkü müşteri velinimettir.
küçüklüğümden beri " zaten evde yiyebileceğin şeylerden alma " taktiğini kullanarak tabağımı doldururum , tavsiye edilir.
diğer bir yöntem ise grupça gidip organize olarak tabak doldurmaktır , daha sonra ortak olarak götürülür.
yolunuz açık olsun bütün şişko yoldaşlarım !