- Oğlum aç mısın ?
+ Açım anne hemde çok
- Fasülyeyi düdüklüye koydum 1 saate olur.
+ Para ver dışarda yiyecem
- iyi geberesice bari 2 yumurta kırayım sana...
yaklaşan bir tehlikenin belirtisi olabilir kimi zaman.
- aç mısın oğlum?
+ yoo, pek değil..
- sana omlet yapayım mı?
+ ?? iyi yap madem?
ardından bi süre düşünülür tüm saflıkla, annem beni özlemiş galiba denir kendi kendine. sonra yardım etmek için girilir mutfağa ve halihazırda yeni aldığı ve yere düşürdüğü yumurtaları çöpe atmak istemeyen, gözleri önünde o güzelliklerin israf olup gitmesine dayanamayan ve akabinde bir kurban arayan annenin komplosuna en iyi yardımcı oyuncu olarak iştira edildiği anlaşılır. hayat güzeldir lakin. gülüp geçilir.
bu soruyu sorarken hissederek sorar. işte o çocuk onun gözünde ister 2 yaşında olsun ister 20 her zaman karnı acıktığında yemek yiyemeyecek kadar acizdir . hep yemek seçer ve patates kızartmasına bayılır.
başlığı açarken yaşadığım olaydan esinlenerek yazdığım anneydi, annemdi. ama bu kadar çok annesini özleyen olduğunu görünce beni fena yapmış, duygulandırmış annedir.
kurban olunasi sahistir. anneler'in yaptigi o kadar iyiligin yaninda, "ac misin evladim?" diye sormasi bizim icin o kadar siradan kalmistir ki, maalesef degerini bilmeyip gerektiginde umursamayiz bile. hazirda bir sey olmasa bile, birseyler toplayip yine karnimizi doyurur. cok uzun zamandir annesinden ayri yasayan birisi olarak, okudugum su baslik bile bogazimda bir dügüm birakti.