cennetlik kadındır. belki çocuk öğlen bamya var diye yemek yememiştir. akşam 9-10 gibi acıkır çocuk, bunu anne mutfaktayken mutfağa yaptığı sortilerden anlar anne. sorar bu soruyu. iyi ki anne var dersiniz.
açım aç anne,
sevgiye...
kollarında doyasıya uyumaya,
sana sarılmaya,
ağlamaya,
sevgiye anne,
açım aç,
kollarını aç,
yaşlı gözler ile,
ben geldim yine..
kurban olunasi sahistir. anneler'in yaptigi o kadar iyiligin yaninda, "ac misin evladim?" diye sormasi bizim icin o kadar siradan kalmistir ki, maalesef degerini bilmeyip gerektiginde umursamayiz bile. hazirda bir sey olmasa bile, birseyler toplayip yine karnimizi doyurur. cok uzun zamandir annesinden ayri yasayan birisi olarak, okudugum su baslik bile bogazimda bir dügüm birakti.
başlığı açarken yaşadığım olaydan esinlenerek yazdığım anneydi, annemdi. ama bu kadar çok annesini özleyen olduğunu görünce beni fena yapmış, duygulandırmış annedir.
bu soruyu sorarken hissederek sorar. işte o çocuk onun gözünde ister 2 yaşında olsun ister 20 her zaman karnı acıktığında yemek yiyemeyecek kadar acizdir . hep yemek seçer ve patates kızartmasına bayılır.
yaklaşan bir tehlikenin belirtisi olabilir kimi zaman.
- aç mısın oğlum?
+ yoo, pek değil..
- sana omlet yapayım mı?
+ ?? iyi yap madem?
ardından bi süre düşünülür tüm saflıkla, annem beni özlemiş galiba denir kendi kendine. sonra yardım etmek için girilir mutfağa ve halihazırda yeni aldığı ve yere düşürdüğü yumurtaları çöpe atmak istemeyen, gözleri önünde o güzelliklerin israf olup gitmesine dayanamayan ve akabinde bir kurban arayan annenin komplosuna en iyi yardımcı oyuncu olarak iştira edildiği anlaşılır. hayat güzeldir lakin. gülüp geçilir.