Geçmişte, ülkenin her şehrinde bilinen ve keyifle oynanan çocuk oyunuydu.
Çocukların, sokaklarda, özgürce oynadığı, salçalı ekmeklerle karın doyurdukları, terliyken su içmenin sorun olmadığı, paylaşımın ve dostluğun önemli olduğu o güzel dönemlerde oynanırdı.
Mutlu çocukların olduğu dönemde...
kapı hakkı ne verirsin? ne verirsin? diye devam eden çocukluk türkülerinden.
ahmet hamdi tanpınar'ın huzur isimli romanında da geçer.
"yalnız şehitlerin bulunduğu yerde meydanımsı bir şey genişliyordu. iki katlı, fakat o küçük spor otomobilleri gibi, neredeyse mukavvadan zannedilecek fakir bir evin penceresinden bir tango sesi geliyor, yol ortasında toza bulanmış kız çocukları oyun oynuyorlardı. mümtaz, onların türküsünü dinledi:
aç kapıyı bezirganbaşı, bezirganbaşı
kapı hakkı ne verirsin? ne verirsin?
çocukların hepsi gürbüz ve güzeldi. fakat, üstleri başları perişandı. bir zamanlar hekimoğlu ali paşa'nın konağı bulunan bir mahallede bu hayat döküntüsü evler, bu fakir kıyafet, bu türkü ona garip düşünceler veriyordu. nuran, çocukluğunda bu oyunu muhakkak oynamıştı. ondan evvel annesi, annesinin annesi de aynı türküyü söylemişler ve aynı oyunu oynamışlardı."
KüÇükken şarkısı yüzünden duygulandığım oyundur. Bezirgan başılar yukardan ellerini birleştirip kapı yaparlar, oynayanlar şarkı boyunca kapıdan geÇer, şarkının sonuna kalan kapıya sıkıştırılır.
Muhtemelen şimdiki Liselilerin tatmadığı oyunlardandır.
Malum onlar ne dışarı çıktılar, ne de okulda sohbet etti/eğlendiler. Hepsinin elinde teknoloji harikası; içine gömülmüş kafalar...
Bu oyun iki aşamada oynanır.
Şarkılı oyun ve çekişme.
Alana bir çizgi çizilir.
Şarkılı oyun başlamadan önce sayışma yapılır, iki çocuk seçilir, bunlar "Bezirgân" olurlar.
Bezirgânlar, arkadaşlarına duyurmadan kendilerine birer ad takarlar.
Örn. Biri al, öteki yeşil olur.
(Aslan-kaplan,elma-armut vb. birbirine yakın başka adlar da takılabilir.)
Bezirgânlar, çizginin iki yanında olmak üzere, karşılıklı geçerler, el ele tutuşurlar; ellerini yukarı kaldırarak "kapı" yaparlar.
Öteki çocuklar ( çizgiye koşut olarak ) tek sıra biçiminde dizilirler; bunlar "kervan" olurlar.
Kervancılar, "aç kapıyı bezirgan başı" şarkısını söyleyerek "kapı"dan geçmeye başlarlar.
Şarkının son dizesi, "arkamdaki yadigâr olsun, yadigâr olsun" söylendikten sonra, hangi çocuk "kapıda" içinde kalmışsa o çocuk bezirgânlar tarafından ( kollar arasında tutularak ) tutsak alınır.
Bezirgânlar, "tutsak"ın kulağına sorar: "al mı ?,yeşil mi?"
Tutsak da fısıltıyla yanıtlar:"al" derse, adı "al" olan bezirgânın arkasına, "yeşil" derse, adı "yeşil" olanın arkasına geçer; belinden tutar, bekler.
Oyun şarkılı olarak yeniden başlar ve bir çocuk kalıncaya kadar aynı kurallarla sürer.
Bezirgânlar son çocuğu da aynı yöntemle tutsak alırlar; tutunca, "bir sıçan" "al" derler, salıverirler; çocuk kümesinin çevresini koşarak dolaşır, gelip kapıya girer.
Bezirgânlar bu kez "iki sıçan" derler, salıverirler; çocuk "yeşil" kümesinin çevresini koşarak dolaşır, gelip kapıya girer; bezirgânlar "üç sıçan" derler ve çocuğu bu kez salıvermezler; "al mı ?…yeşil mi ?" diye ona da sorarlar.
Çocuk ne yanıt verirse, o bezirgânın arkasına geçer.
Burada oyunun çekişme aşaması başlar. "al" ile "yeşil" çizginin iki yakasında karşılıklı olarak durur, birbirlerinin ellerinden sıkı sıkı tutarlar.
"Al"ın arkasındaki çocuklar birbirlerinin, "yeşil"in arkasındaki çocuklar da birbirlerinin bellerinden, sıkı sıkı tutarlar.
Öğretmenin ( yada bir çocuğun ) "başla" demesi üzerine, Al kümesi ile Yeşil kümesi çekişmeye başlar. Hangi küme çizgiyi geçer yada koparsa, o küme yenik sayılır.
Kazanan kümedeki çocuklar ellerini tempo ile çırparak "çürük elma, çürük elma" diye bağrışırlar. Aynı anda iki kümede de kopma olursa, bütün çocuklar "çürük elma" diye bağrışırlar.
Çocuklar isterlerse oyun, "bezirgân"ları ve adları değiştirilerek yinelenir.
Kervancılar : -- Aç kapıyı bezirgân başı, bezirgân başı
Bezirgânlar : -- Kapı hakkı ne verirsin, ne verirsin
Kervancılar : -- Arkamdaki yadigâr olsun, yadigâr olsun
Oyun sonunda bezirgânlar : "Bir sıçan, iki sıçan, üç sıçan" diye, şarkısız olarak sorarlar. *
~kaynak: http://www.40dk.com ~
sonu öfke ile biten terkerlemeleri seviyorum. ne de olsa insanım ve kapıları suratıma kapattırmak/çarptırmak benim asli görevim. işte bu yüzden öfkeli tekerlemeler sayıklıyorum gayet bilinçli bir şekilde, bir kapının önünde. öfke/kapı... ne büyük ironi! hangisini çarparsanız çarpın surata aynı etkiyi verir emin olun.
bir kapı bulmalıyım aynı zamanda açtıracak birini. öfkemi toprağa gömmeliyim. ne asil bir davranış. sanırım kızılderililere öykünüyorum kapının ardında. oysa tüm o duvarlar içimi saran/boşluğu saran/duygularımı saran o duvarların bir kapısı yok. kapının ardındaki öykünüşlerim bir anlama karşılık gelmiyor. içimi açmalıyım neden anlamak istemiyor/buradan çıkmalıyım neden kapı açılmıyor.
tüm o rafine edilmiş cümleler bir işe yaramıyor biliyorum. kapı. şems kuyuda. kuyuda. ben duvarların ardındayım/kapısı bile olmayan duvarların. kapı. boğuluyorum oysa kuyuda olan ben bile değilim. kapı.
aç kapıyı bezirganbaşı. aç kapıyı bezirganbaşı. aç kapıyı bezirganbaşı.
açıl susam açıl. açıl susam açıl. açıl susam açıl.
şems çeker çıkarır kitabı havuzdan;kuru
ertan alsana şu tüfeği duvardan benim ellerim ıslak.
aç kapıyı
aaaaaaaaaaaaç kapıyı bezirganbaşı
şu kapı halkı
ne isterse ne verirse
bir sıcan
iki sıcan
üçte kapan
böyle bir tekerlemeye sahip olması yüksek olan çocuk oyunudur. ***
+ ac kapiyi bezirganbasi, bezirganbasi
- kapi hakki ne verirsin, ne verirsin
+ arkamdaki yadigar olsun, yadigar olsun
- bir sican, iki sican, ücüncüsü de kapana kacan
elleriyle kopru kuran cocuklarin ucuncu kisi gecerken kollarini asagi indirmeleri gerektigi de onemli bir kuraldir. yoksa kapan nasil oluscak ki?
geçen arkadaşlarla tekerlemesini hatırladığımız ama nasıl oynandığını ve mantığını bi türlü hatırlayamadığımız ve sonuçta bize küçükken amma salakmışız len ne biçim oyunmuş diye düşündüren acaip oyun!
ana okulu yıllarında genellikle kızların önderliğinde oynanan oyundur. çok duygusal, insanı erken yaşta alkol batağına sürükleyebilecek bir şarkıya sahiptir.
(bkz: hüzünlendiren oyunlar)