işçisiyle ona para kazandıran emekçisiyle dalga geçen firmadır. hepi topu 25 lira bile olmayan bir ramazan kolisini gururlana gururlana dağıtır işçisine, sonra o siktiri boktan vicdanını rahatlatır güya..."ben işçilerime ramazanda yardım yaptım hehe" he lan yardım yaptınız işçilere. asgari ücrete mahkum bıraktınız, sonra böyle sikko yardımlarla şirin gözükmeye çalıştınız doğrudur.
yardımı alan koyunu mutlu eden durumdur. gider oturduğu kahvehyanelerde 'bakın benim patronum ne kadar iyi biri' falan der kendini avutur ve o lanet kişiliksiz patronunu mükemmel bir şekilde yüceltir.
kendi evine sokmayacağı ne varsa doldurur yavşaklar. bir de bunların daha şerefsiz olanları vardır ki onlar o kolilere günü geçmiş gıda malzemeleri koyarlar. geçen sene ankara gimat toptancılar halinde ceryan etmiş olaydır. yatacak yarleri yoktur pezevenklerin, her dükkanın önünde 3-5 araba durur bunlardan en az bir tanesi 100-150 bin eurolu jeep olur fakat sorsan iş yoktur güç yoktur ölmek üzeredirler amk yavşakları.
Oh olsun o işçiye! "Gel sendikaya katıl" desen gelmez, iş yerinde sakat kalsa "ağbi Allaha havale ettim" der. "Sigortan yok" desen "Buna da şükür" der. Oh olsun!
Bir zamanlar bir işçi sınıfı vardı ve Nazım Hikmet onlar için şunları söylemişti:" Kahreden ve yaratan ki onlardır, destanlarımız da yalnızca onların maceralarına yer vardır" işte o işçi sınıfı artık yok! Onun yerine hakkını mahşere saklayanlar ve hak için mücadele eden arkadaşlarını seyreden bir zavallılar güruh var.
zaten hakkını gasp ettiği işçinin ona ait olan alın teri parasıyla dalga geçen ibnedir kendisi. içerisinden çıkan 0.50 kuruşluk hazır çorbayı yapıp "iç lan şu küf kokan çorbayı" diyeceksin!
Arkadaşlarıyla beraber en lüks otellerde kişi başı 400 liradan iftara da gider bu angut firma sahipleri.