Aziz Yıldırım'dan yaptığı çıkışlar, söyledikleri ve genel tavrı yüzünden pek hazzetmem açıkçası. Ama Fenerbahçe Bayan Basketbol Takımı'nın dünyaca ünlü yıldız oyuncusu Diana Taurasi ve hemen ardından Penny Taylor'ın doping skandalı sonrası bir kulüp başkanı olarak duruşu sonuna kadar saygıyı hakediyor. Fenerbahçe'den bir rakip olarak istediğiniz kadar nefret edin, sevmeyin, eleştirin ama bizim bir de deyişimiz vardır ki "Yiğidi öldür hakkını yeme"...
Aziz Yıldırım için burada olsun başka platformlarda olsun eleştiren, yeren bir çok yazı yazmışımdır. Ama bu iki yıldız oyuncunun doping olayından sonra onların yanında bir kulüp başkanı olarak sonuna kadar durması, kendine ve oyuncularına bu kadar güvenmesi sonucu bir süre sonra ben de kendimi "Umarım bu doping olayı asılsız çıkar" şeklinde ümit eder buldum. Sonunda da ümit ettiğimiz oldu; elbette müthiş ve ayıplanası bir skandala imza atarak.
Tüm bu süreç içinde Fenerbahçe Kulüp Başkanı Aziz Yıldırım'ın oyuncularının lehine duruşunu takip ettim ve o duruş takdir edilesi bir şekilde milim sapmadı. Skandal patladıktan sonra ki söylemleri de haksızlığa uğramış bir camianın sözcüsüne fazla görülmemeli. Nitekim allem etti kallem etti bu kaybedilmiş iki değeri tekrar sarı lacivertli formaya döndürdü. Bu her kulüp başkanının altından aynı kolaylıkta gelemeyeceği bir başarıydı. Bu yüzden tüm Fenerbahçe camiası gelecekte başarısız sonuçlar alındığında bu olayı hatırlayıp başkanlarına haksızlık etmemeliler. Taurasi ve Taylor eminim ki ilk geldiklerinden çok daha fazla maddi ve manevi fedakarlık gösterilerek fener formasına döndüler. Ama Aziz Yıldırım camiasının gönlünü hoş tutmak ve yapılan haksızlıktan sonra aynı camianın gönlünü ferahlatmak için ekibiyle birlikte o fedakarlıklardan kaçmadı. Olası Avrupa başarısı böylesi bir skandalla engellenmişken bile bu şekilde davranması belki de taraftarı o şampiyonluk kadar memnun etmiştir,etmelidir de...
Bu duruşu sadece Fenerbahçe lehine de sanmamak lazım. Aziz Yıldırım'ın bu şekildeki tavrı uluslararası arenada leke sürülen ülkemizin adını bir şekilde temize çıkarmıştır. Gelecekte sadece Fenerbahçe değil Galatasaray, Beşiktaş hatta başka branşlardaki başka takımlarımız da bu sağlam duruşun yararını görecektir. Bu yüzden başta da dediğim gibi "Yiğidi öldürüp hakkını yememek" ya da "Sezar'ın hakkını Sezar'a verip" bir fırsatı bulunduğunda diğer kulüp başkanları bunun için Aziz Yıldırım'a küçük de olsa bir teşekkür etmeyi boyunlarının borcu olarak bilmeliler. Hem belki bu şekilde camialar arası anlamsız düşmanlıklara da bir nebze set çekilmiş olunur.