bugün

Bu zamana kadar türkiyenin en iyi psiko analizini yapan aydın. Aptalsınız.
Elhamdülillah Müslümanım.
Aziz Nesin ise ateist.
Hiç önemli değil.
Yine haklı çıktı.
Haksizliga tepki olarak dunyaya gelmsi kisi.
türkiye tarihin en büyük aydını.
Aptal sayısı %51e inmiş.. Rahat rahat uyuyabilir..
yine bir secim günü geleneksel aziz nesin basligina giriler baslamis, bundan sonrasi istiklal marsi ve kapanis.
Her seçimden sonra Aziz nesin haklı diyenlerin büyük çoğunluğunu bazı sözleri ile ters köşe yapmış kişi.
http://belgelerlegercekta...-mumkun-degil-aziz-nesin/
Adam kere adamdır.
neymiş?
ileri görüşlü birisi . aydın bir yazardır . hayranlıkla okuduğum bir yazar.
yıllar önce kurtuluşun formulünü vermiş değerli yazar.

'' çocuklara daha iyi bir dünya bırakmak yerine, dünyaya iyi çocuklar bırakırsak, sorun kendiliğinden çözülecek aslında.''
adam 93 senesinde imam hatipliler devletin her yerine yerleşti, askeriye de yerleşecek başımıza çok büyük dertler açacak demişti doğru çıktı. saygılar büyük insan.
ataist overrated bir yazardır.
bilgeliğini ,yazarlığını ,öngörüsünü bir kenara bırakırsak benim için darüşşafaka lisesinde 2 sene eğitim görmüş olması bile onu sevmeme yeterdir.
ateist olması birilerine fena halde batan kişidir. ne oldu lan yakamadınız diye içinizde mi kaldı? aziz nesin aydın biridir ve severim kendisini. dirisi gibi ölüsü de birileri kudurtmaya devam ediyor.
adam olun akıllı olun lan!
Bir roman yazdım. Üç ay geceli gündüzlü bu romana çalıştım. Dünyada herkes birbirini kandırır, yazar kısmı da kendi kendini kandırır.

Başkalarına söylemeye utansam bile kendi kendime söyleyebilirim: Roman çok güzel oldu. Gazetelerden birine götürdüm.

"Biz telif roman neşretmiyoruz" dediler.

"Bir kere okuyun!"

"Ne gereği var, halk telif roman sevmiyor."

Bir kitapçıya götürdüm. Daha "Bir romanım var" der demez, "Biz yalnız tercüme romanlar basıyoruz" dedi.

Başka birine götürdüm. O da, "Tercüme varsa getirin, telif roman satılmıyor" dedi.

Nereye gittimse, hepsi birbirinin ağzına tükürmüş. Üç ay, ha babam ha, çalışıp büyük ümitlerle yazdığım roman, kimse görmeden cami kapısına bırakılacak günah çocuğu gibi elimde kaldı. O zaman aklıma geldi. Bizim arkadaşlar, kimi Fransızcadan, kimi Almancadan, kimi ingilizceden, italyancadan hikayeler aparıp Johnson'u Ahmet, Martha'yı Fatma yapıyorlar; sonra kendileri yazmış gibi hikayenin altına imzalarını çakıp dergilere veriyorlar. Ben niye sanki tersini yapmayayım?

Oturdum, romanda ne kadar Türk adı varsa değiştirdim. Amerikan ismi koydum. Elime bir yerden de New York'un planını geçirdim. Romandaki yer adları da Amerikanca oldu. Şimdi sıra geldi, romanın yazarına; Mark Obrien diye bir de ortaya Amerikan yazarı çıkardım.

"Yalnız çeviri roman yayımlıyoruz" diye beni tersyüz eden gazeteye romanı götürdüm. "Size Mark Obrien'den çevirdiğim bir roman getirdim" dedim.

"Çok güzel. Kim bu Mark Obrien?"

"Aaa! Bilmiyor musunuz? Ünlü Mark Obrien yahu! Kitapları bütün dünya dillerine çevrildi."

Romanı okuma gereği bile görmediler; trink paraları sayıp aldılar. Yalnız bana, "Yazar ve eseri hakkında bir şeyler yaz" dediler.

Sarıldım kaleme:

"Mark Obrien'in son şaheseri: 'Struggle for Life'

Amerika'yı yerinden oynatan bu eser bir ayda 4 milyon sattı. Bütün dünya dillerine çevrilen bu kıymetli roman, nihayet 'Hayat Kavgası' adıyla dilimize de çevrilmiştir."

Mark Obrien efendiye bir de hal tercümesi şişirdim, sormayın. 18 çocuklu ailenin en küçük çocuğu. Babası Philadelphia'da bir çiftçi. Oğlunu papaz yapmak istiyor. Küçük Mark, daha 14 yaşında ilahiyat profesörünün kaba etine iğne batırıp mektepten kovulmak zekasını gösteriyor. Tıpkı birçok ünlü Amerikan yazarının hayatı gibi. Balıkçılık yapıyor. Hep bildiğiniz hikaye. Derken 40 yaşında ilk hikayesini "Let Us Kiss" dergisine gönderiyor. Dili, üslubu o kadar bozuk, anlamsız, saçma ki..

Anlayacağınız, uzun bir hal tercümesi. Bizim roman bir tutunsun. Kitapçılar, "Aman şu Mark Obrien'den bir çeviri de bize yap!" diye peşime düştüler.

Mark Obrien'den tam 18 roman çevirdim. Daha da ömrüm oldukça çevireceğim. iş bununla kalmadı. Hani ünlü polis hafiyesi Jack Lammer var ya. Kitabı herkesin elinde dolaşıyor. Ondan da 6 kitap çevirdim. Son günlerde işi ilerletmiştim. Hintçeden, Çinceden bile çeviriyordum.

Bu gidişle bir zaman gelecek, Amerikan edebiyat tarihini yazacak olanlar, Türkçe romanları okumaya mecbur olacaklar. Benim de artık son umudum, Mark Obrien adıyla, Amerikan edebiyatında yer almak.

Aziz Nesin, Çeviri roman.
Değerini bilemediğimiz muhteşem yazardır.
http://www.youtube.com/watch?v=Rgrv9ljx9QY
Nesin Vakfı'nı kurarak bir çok çocuğun okuyup topluma kazandırılmasında önemli rol oynayan kısa boylu dev yazar!

inanç dünyasını bir tarafa bırakırsak ben Müslümanım diyen kaç kişi bu hayrın ne kadarını işleyebiliyor? Ben Müslümanım diyen kaç kişi bu adam kadar çevresine faydalı olabiliyor. Hem de öldükten tam 22 sene sonra bile!

Eserleri ise ülke mizahının yüz akıdır.

görsel
bir bu adama bak bir de ali nesin'e..
Türkiye'nin değerini anlayamadan kaybettiği güzel insan. Ateist olması bir yana yobazlığın ve biat zihniyetinin karşısında durduğu için hor gösterilmeye çalışılmış, dönemin gerici zihniyeti tarafından yıllarca hapise ve sürgüne mahkum edilmiştir. Buna rağmen yılmamış, yıldırılamamış inatla eleştirilerine devam etmiştir. Zamanının sosyal ve siyasi düzenini korkusuzca ele aldığı; hikaye , roman, şiir ve tiyatro eserlerinde son derece sade fakat başarılı bir mizahi üslupla, az kelimeyle çok şey anlatmıştır.

" Al yalnızlığını gel korkma sıkılmayız. Senin yalnızlığın benim yalnızlığımla konuşur biz ikimiz susarız " ~Aziz Nesin
Ülkü tamer aktarıyor:

Aziz Nesin moskova'ya gitmiş. çevirmen olarak türkolojiyi yeni bitirmiş vera adlı genç bir kızı vermişler yanına.
"ne kadar şanslıyım." demiş vera.
"mezun olur olmaz sizin gibi ünlü bir yazara çevirmenlik yapıyorum. üstelik iki gün sonra yaşar kemal geliyor, onun çevirmeni olarak da beni görevlendirdiler. türkçemi ilerleteceğim."
"boşuna sevinme" demiş aziz nesin.
"yaşar türkçe bilmez."
"türkçe bilmez mi?"
"bilmez."
iki gün sonra yaşar kemal'i karşılamış vera.
yaşar kemal, "merhaba, bacım" demiş. sarılmış vera'nın boynuna. yanaklarından öpmüş. şakır şakır konuşmaya başlamış.
vera şaşırmış:
"ne kadar güzel türkçe konuşuyorsunuz."
şaşırma sırası yaşar kemal'e gelmiş:
"anlamadım..."
"sizin türkçe bilmediğinizi söylemişlerdi de..."
yaşar kemal gülmüş:
"haa... demek aziz moskova'da."
doğruları çoktu.

çelişkileri var mıydı peki ?
vardı.

mesela Stalin'i severdi kendisi.

bu bir çelişkidir.

neden mi ?
çünkü gerçek komünist, Stalin'i asla sevmez.
stalin , komünizme faşizm bulaştırmıştır.
görsel
https://www.youtube.com/watch?v=ZqTMgvZseOs halkta sevgi bırakmış ve saygıyla anılacak bir şeyler yapmış kaybettiğimiz ülke olarak benim açımdan büyük değer.
yakamadığınız için uykularınız kaçıyor dimi?
saygıyla anıyorum efendim.