'80'li yıllarda istanbul Sait Çiftçi ilkokulu'nda (bkz: teşvikiye) sınıf öğretmenliği yapmış bir kadın öğretmen. Aslında bir protetiptir. O dönem Özal'ın devlet memurlarına "benim memurum işini bilir" diyerek götlerini kaldırmasından kelli, bu öğretmenimiz de sınıfında terör estirmiş, faşist bir rejim uygulamıştır. Hiçbir öğrenci de bu duruma en küçük bir karşı çıkış göstermemiş/gösterememiştir.
Günümüzde de öğrencilere uygulanmaya devam eden öğretmen terörü o zaman da tüm şiddetiyle devam etmekteydi.
Kendisi dönemin cumhurbaşkanı Kenan Evren'den "Yılın Öğretmeni" ödülünü almıştır. Elbette bu kişiye böyle bir ödülün verilmesi boşuna değildir. Gelelim sebeplerine...
1. Sınıfın içinde hizipçilik yapmıştır: Sınıftaki bütün çocukları sosyo-ekonomik durumlarına göre (babasının mesleği, gelir grubu, eğitim düzeyleri, yaşanılan muhit, hatta giyim kuşamları...) ayırmıştır. Orta, ve üst-orta sınıftan olan çocuklara daha özenli, alt gelir grubundan olan, proleter çocuklarına ise hamamböceği muamelesi yapmıştır.
2. Öğrencilerin başarısızlıklarını asla kendi üstüne almamıştır. Öğrenci dersinde/derslerinde iyi not alamıyorsa/başarılı olamıyorsa bu kesinlikle çok tembel olduğu içindir. Öğretmenin suçu kat'a yoktur. Hatta dersini anlamayan öğrencilere gerizekâlı muamelesi yaptığı bile görülmüştür.
3. Dayak, hakaret, aşağılama eğitimin vazgeçilmezidir. Dolayısıyla "kutsal" bir meslek icra eden canım öğretmenimiz sınıfını dayakla hizaya getirdiğini düşünmektedir. Bir nesil dayakla eğitilmiştir. Bir öğrenci akıllanmıyorsa, en basitinden öğretmenin sinirlerini bozduysa, gözünün yaşına bakılmaz; düzenli ve ritmik olarak dayak atılır. Kız-erkek ayrımı yapmadığı tek konu da budur! Hatta bu tahtaya çıkarılarak yapılır ki çocuğun ruh sağlığı iyice bozulsun, daha gelişmemiş kişiliği sekteye uğrasın, gururu incinsin. Öğretmen bundan zevk alır.
4. Anlama ve anlatma özürlüdür. Öğrencinin derdinden anlamaz, ders anlatmayı bilmez. Ama kazara öğretmen olmuştur. Öğrenci dersi anlamıyorsa bu onun suçudur (bkz 2.madde). Tahtaya çıkarıp matematik sorusu sorduğu çocuk bir şey yapamıyorsa tokat atmak öğrtmenin en doğal hakkıdır. Hatta bu o kerteye vermıştır ki öğrenciler tarafından artık kanıksanmıştır.
5. Velilerden para koparmak başlıca niteliklerinden biridir. Özal hükümetinin milletimize armağanı olan "vatandaş söğüşleyen devlet memuru modeli" bu dönem oluşmuştur. Hiçkimsenin maddi durumunun bir önemi yoktur, devlet okulunda okuyor olmak ise para koparmaya çalışmak için engel değildir. "Okul aile derneği" zaten bu yüzden kurulmuştur; veli toplantıları, badana parası, gereksiz kitapların parası gibi daha sayılamayacak her şeyin masrafı veliden çıkarılır. Okula para döken ve aptal çocuğunun sınıf geçmesini bir prestij meselesine dönüştüren yurdum burjuvası ise el üstünde tutulur. O sınıfın bir tanesidir. Ona özel ders bile verilir.
6. Her seferinde "ben çocukları çok sevdiğim için bu işi seçtim" (!) demiştir; ancak özel sorunlarını bile öğrencilere yansıtmaktan çekinmez. Öğrencileri onun deşarj alanıdır.