bilkent üniversitesi drama atölyesi tarafından oyunlaştırılıp sahnelenmiş, 2009 türkiye üniversitelerarası tiyatro şenliklerinde yıldız teknik üniversitesi oğuz atay sahnesinde de sergilenmiş olan hakan günday eseri.
oyunda kullanılan fenerler, kostümler, ışık oyunları, mizansen ve replikler seyirciyi duman etmiştir.
hakan gündayın beşinci kitabıdır.
--spoiler--
hiçbir şey geçmeyecek baba. kimse kurtulmayacak. çünkü tanrı'nın tanrı'sı yok! biz ona inanıyoruz ama o hiçbir şeye inanmıyor. belki de tek gerçek tanrısız tanrı'nın kendisi. tanrısızlık tanrı'ya mahsus. bu yüzden, kurallarda asalet ve adalet arama! çünkü tanrı ne asil ne de adil olmak zorunda. benim gibi.
--spoiler--
hakan günday'ın delilik ve dahiliğin benzerliği üzerine tartıştığı romanı.
--spoiler--
zihinsel tasarıların ancak bir bölümü davranışlara yansıtılabilir. davranış daima eksik kalacaktır. bir insanı sevdiğini düşünmek, ona bunu söylemek ve ardından sarılmakla anlatılamayacak kadar mükemmeldir.
--spoiler--
--spoiler--
kabloyu sandalyenin üzerine bırakıp, yemek masasındaki şamdanın ortanca mumunu yaktı. avizedeki tek ampulü söndüren düğmeye bastı. kabloyu alıp, asilin tarif ettiği gibi, ucuna bir ilmek attı. sandalyeye çıkıp, diğer ucunu, asilin tarif ettiği gibi, avizeye bağladı. düğümün sağlamlığını denemek için olanca gücüyle çekti. goncayı taşıyacak kadar sağlamdı. ilmeğin içinden başını geçirdi. üzerindeki, en şık ve en pahalı elbisesiydi. hayatını değiştirmek üzere giymiş ve yıllar boyu metresi olarak kalmayı planladığı adamla yemeğe gitmişti. ancak adam konusunda yanılmıştı, ama elbiseyi hayatını değiştirecek olan gecede giymişti. çıplak ayaklarıyla sandalyesini düşürmeden önce gözlerini kapatıp konuştu. bağırarak.
"her şeyin amına koyayım!"
--spoiler--
--spoiler--
sevgi, tırmananları birbirine bağlayan bir halattı. biri düşerse diğerlerinin hayatta kalması için halatın kesilmesi gerekiyordu. ancak sevgi, kesilemeyecek kadar kalın bir halattı ve sonunda herkes düşerdi. aptallar sevdikleriyle düşer, kötüler sevdiklerini aşağı çeker.
--spoiler--
--spoiler--
sahip olduğun her bilgi, içinde çürüdüğün bir hücredir.
--spoiler--
--spoiler--
önemli olan, tanrı'nın bir enstrüman yaratmış olmasıdır.insan denen bir enstrüman.ancak yarattığı müzik enstrümanını çalamayan bir usta gibi, tanrı da insandan doğru sesi çıkaramamıştır. bu yüzden, tanrı hariç bütün güçler insanı çalmış ve özellikle de şeytan en güzel melodilerini onunla bestelemiştir."
--spoiler--
Hakan Günday'ın Şubat 2007 tarihli romanıdır. Yazar psikolojik tahlillere bolca yer vermiştir.
" Davranış daima eksik kalacaktır. Bir insanı sevdiğini düşünmek, ona bunu söylemek ve ardından sarılmakla anlatılamayacak kadar mükemmeldir. Bir insanı öldürmek, ondan nefret ettiğini düşünmenin yanında daima kusurludur. Hiçbir davranış, düşüncenin gerçek tercümesi değildir. " gibi anlamlı alıntıların bolca yapılabileceği bir roman olma özelliğine sahiptir.
Hangi okullardan mezun olduğunu, hangi evlerde yattığını bilmiyorum. Bir mesleğin var mı? Kaç çocuk sana baba diyor? Aslında hiçbiriyle ilgilenmiyorum. Yine de nereye vardığını görmek, en kullandığın kelimeyi duymak, ağzındaki diş sayısını bilmek isterdim. Bir ayna ya da bir vitrin camında ne gördüğünü bana anlatmanı isterdim. Ama hiçbirini öğrenemeyeceğim. Belki de sadece bu beni üzüyor. Kim olduğunu bilmemek. Ancak önemli değil. Çünkü kim olursan ol, bana dönüşeceksin. Bittiğin an başlayacağım. Sana, yaratarak yok olmanın anlamını ezberleteceğim. Kendinle ve hayatınla vedalaş. Okuduklarını reddetmeye çalışsan bile belleğin sana ihanet edecektir. Gözlerinden girip zihninden çıkan her bilgi, sahip olduklarından birini yok edecek. Benimle savaşma. Çünkü kazanırsan kaybedersin. Azil alıntı.
Ve duyguları keşfettin. Ne kadar kıskanç ve güçlü olabileceklerini anladın. Zihninde beliren duygu merkezlerinin çevresinde çekim alanları olduğunu fark edince düşüncelerine etkisini ölçtün. Herhangi bir düşünce, herhangi bir duygunun çekim alanına girdiğinde bükülüp yön değiştiriyordu. Ve sen, dü- şüncenin gerçek kaynağını belirlemekte yanılıyordun. Yön değişiten düşüncenin, duygunun yakınlarından çıktığını sanıyor, ancak yanılıyordun. Bunlara sahte düşünceler adını verdin. Kaynağı, görülenden başka bir yerde olan düşünceler. Dikkat edilmesi gerken düşünceler. Tehlikeli düşünceler. Böyle bir ayrımın farkında olmayanlar, sahte düşünceler yüzünden acı verici kararlar alabilirlerdi. Korktun. Bir düşüncenin gerçek doğum yerini, çğrenmenin yollarını araştırdın. Ancak bulamadın. Alabileceğin tek önlemü duygu merkezlerini daraltmak, dolayısıyla çekim alanları küçültmek olabilirdi. Bu yolu seçtin. Olabildiğince az hissetmek. Duygularını olabildiğince önemsememek. Ne sevgiyi ne de nefreti ciddiye almak. Pürüzsüz bir düşünce ağı kurabilmek adına duygularının boğazını sıktın. Bazıları kangren olup öldü, bazıları clızhayatlarını sürdürdü. Zihin sınırları içinde, düşüncenin duygudan başka düşmanı yoktu ve sen bunun farkındaydın.
az ve ziyani okumadigim icin bu degerlendirmeye katamiyorum ama diger butun hakan gunday kitaplariyla kiyaslayarak diyebilirim ki azil hakan gundayin ustalik eseridir, kinyas ve kayraya ragmen hem de.
--spoiler--
önemli olan, tanrı'nın bir enstrüman yaratmış olmasıdır. insan denen bir enstrüman. ancak yarattığı müzik enstrümanını çalamayan bir usta gibi, tanrı da insandan doğru sesi çıkaramamıştır. bu yüzden, tanrı hariç bütün güçler insanı çalmış ve özellikle de şeytan en güzel melodilerini onunla bestelemiştir.
--spoiler--
öncelikle belirtmeliyim ki çok beğendiğim hakan günday romanıdır.beğenen olur beğenmeyen olur sıkıcı bulan olur ama değişmez gerçek kitabın çok zekice yazıldığıdır ve bunun için okumaya değer.