azhab suresi 53. ayet : "Ey iman edenler! Yemek için çağrılmaksızın ve yemeğin pişmesini beklemeksizin (vakitli vakitsiz) Peygamberin evlerine girmeyin, çağrıldığınız zaman girin. Yemeği yiyince de hemen dağılın. Sohbet için beklemeyin. Çünkü bu davranışınız Peygamberi rahatsız etmekte, fakat o sizden de çekinmektedir. Allah ise gerçeği söylemekten çekinmez. Peygamberin hanımlarından bir şey istediğiniz zaman perde arkasından isteyin. Böyle davranmanız hem sizin kalpleriniz, hem de onların kalpleri için daha temizdir. Allahın Resûlüne rahatsızlık vermeniz ve kendisinden sonra hanımlarını nikâhlamanız ebediyyen söz konusu olamaz. Çünkü bu, Allah katında büyük bir günahtır."
bir peygamber ki allah ile ilgili iç bir fikir yokken, Allah'ın varlığını korkusuzca söylüyor ama evine gelen misafirlere nasıl davranacaklarını söyleyemiyor. gerçekten sorguladıkça uzaklaşıyorsun bir şeylerden...
Kuran yalnızca genel kuralları açıklayan değil o zamana da ışık tutan bir kitap olduğu için şaşılmaması gereken ayettir. Yav bu ateistlere acıyorum nerden vuracaklarını şaşırıyorlar. Bakarsanız kuran'da ''sana şunu soruyorlar de ki'' ile başlayan ayetler vardır. Bunlar o zamanki inanların sorduğu sorulara verilen yanıtlardır.
ateistlerin dillerine pelesenk olmuş ayettir. öncelikle şunu belirtmek isterim ki Ahzab suresi medine dönemine aittir. yani peygamber efendimiz(s.a.v.) bu dönem medinenin valisi durumundadır. bir başka deyişle hükümdardır. hükümdarların istediği zaman neler yapabileceklerini hepimiz aşağı yukarı biliriz.
peygamber efendimiz (s.a.v.) pek ala orada bulunan sahabelerini kendi diliyle uyarabilir. etrafındaki insanların onun tek sözüyle ölüme yürüyecek kadar onu sevdiklerini göz önüne alırsak, uyardığında da bu uyarıyı dikkate almayacak kimse olmadığını anlarız. onu bırak hükümdardır. emrettiği anda bu uygulanır. neden böyle bir yol seçsin.
buna cesareti yok diyenler ayrı komiktir. lan adam tek başına koca aşiretlere kafa tutmuş. yıllarca kelle koltukta gezmiş. buna mı cesareti yok cahil.
son olarak bu ayet sizin şirk dünyanızda taklalar atmanıza sebepken, benim imanımı tazelememe vesile olmuştur. biraz düşünseniz siz de belki imana gelirsiniz. lakin siz iman etmemeye kararlı olduğunuzdan diyecek tek söz vardır; "Allah hidayet versin"
onca ayete takılmadınız da bu ayete mi takıldınız dedirten başlıktır. çelişki yoktur maalesef çok sayıda ilimden bir haber insanımız bu ayete bakıp da deist veya ateist oluveriyor. onların olacağı varmış birincisi kur'an tefsirini okumaktan geçer kur'anı anlamak boşuna tefsir edilmiyor. ikincisi "ey iman edenler! kendi evlerinizden başka evlere izin alıp sahiplerine selam vermeden girmeyin." (nur, 24/27) bu ayette allah kelamıdır. yani sadece peygamber için değil herkes içindir. ayrıca birisi sizin evinize habersiz geldiğinde surat yapmıyor musunuz hatta en yakınınız olsa dahi yapıyorsunuz hatta kendimden örnek vereyim kur'an çelişiyor diyerek deist olan bir kardeşimin evine habersiz gitmiştim bu arkadaşımla kardeş kadar yakınızdır adam bize surat yapmıştı ki evine 5 yaşından beri girer çıkarım düşünün. ayet olaylara göre indirilmiştir, netice itibariyle peygamberde insandır, ailesi vardır biraz önce bellirttiğim gibi nur suresinde bütün insanlara allah emir ediyor. lakin inkarcılar bir şeye taktılar ya taksınlar bakalım allah hepsine hidayet versin... bu kadar insanı salak yerine koymayın lütfen...
bu kadar cehalet düşman başına peygamberimizin hayatını ve o dönem arap sosyolojisini bilmeden işkembeden yorum yapmak kolaydır:
evlenmek allah'ın emridir, hem sünnettir hem de farzdır. zinaya gelince kur'an'ın hükmü mutlaktır asla "yapmayın" demiyor direkt "uzak durun, yaklaşmayın" diyor. işte rabbim insana akıl ve irade veriyor insan bunu kullanamıyorsa anlat boşa. koskoca marx bile dinle savaşırken islam'a kulp bulamayıp batıl hristiyanlıkla savaşa girişmiş bizimkiler şanslı müslüman ülkede doğdu hak dini öğrendi diyoruz nafile...
Hz. Peygamber (sav) Zeyneb (ra)'le evlenmişlerdi, Ümmü Süleym : "Resulullah (sav)'a bir hediyede bulunsak" dedi. Bunun üzerine hurma ve yağ ve keş getirdi, bir tencereye koyarak bunlarla yemek yaptı ve gönderdi. Resulullah (sav) "Yemeği bırak!" dedi. Sonra emredip: "Bana falancaları çağır" dedi ve teker teker isimlerim söyledi. Ayrıca: "Kime rastlarsan çağır" diye emretti. Emri yerine getirdim, sonra döndüm. Ev insanlarla dolmuştu. Resulullah (sav) elini mezkur yemeğin üzerine koydu ve Allah'tan başka kimsenin bilmedi bir şeyler söyledi. Sonra cemaati onar onar çağırdı. Herkes o yemekten yiyordu. Resulullah (sav) yiyenlere: "Yemeğe Allah'ın ismini zikrederek başlayın! Herkes önünden yesin!" dedi. Bu hal herkesin yemekten yeyip dağılmasına kadar devam etti. Sonunda çıkanlar çıktı. Bazıları da kalıp sohbete devam ettiler. Bir müddet sonra Resulullah (sav) da çıkıp hücrelere doğru yürüdü. Peşisıra ben de çıktım ve: "Davetliler gitti artık!" dedim. Resulullah (sav) evine geri döndü (ve derhal vahiy alameti olan) örtüyü üzerine çekti. Bu sırada ben hücrede idim. (Vahiy hali geçince) o (sav) şu vahyi okuyordu: "Ey iman edenler, (bundan sonra) Peygamberin evlerine -yemeğe davet olunmaksızın, vaktine de bakmaksızın- girmeyin. Fakat davet olunduğunuz zaman girin. Yemeği yiyince dağılın. Söz dinlemek veya sohbet etmek için de (izinsiz) girmeyin. Çünkü bu Peygamber'e eza vermekte, o sizden utanmaktadır. Allah ise, hak(kı açıklamak)tan çekinmez." (Ahzab 53) {Enes} [Buhari, Tefsir, Ahzab 8, Nikah 67, 64, Et'ime 59, isti'zan 10, 33, Tevhid 22; Müslim, Nikah 89, (1428); Tirmizi, Tefsir, Ahzab, (3215, 3216, 3217)
Ayrıca Hicâb (perde, örtü) âyeti diye anılan 53. âyet ile onu takip eden iki âyetin gelmesine sebep olarak Hz. Peygamber’in kayınpederi de olan Hz. Ömerin, “Evinize iyiler de kötüler de girip çıkıyor, eşlerine perde arkasında olmalarını söyleseniz!” sözünün de etkili olduğu söylenmekte.