hepimizin bildiği ve okuduğu şiirler kadar bilinmese de, en az onlar kadar güzel olan şiirlerdir. örnek:
(bkz: ölüm ve çerçeveler) (bkz: sezai karakoç)
bir lamba yanıyor hafif ve sarı
garip bir yolculuk, tren ve geyve
bir hançer bölüyor, ah... rüyaları:
bir rüya, bir hançer, bir el: ve, ve, ve...
lambalar yanıyor hafif ve sarı
gece kar yağacak sabaha kadar
toprakta et, kemik çatırtıları...
yarı ölüleri bir korku tutar,
değince bir taşa kafa tasları,
- ölüler ki yalnız tırnakları var,
ve yalnız burkulmuş diz kapakları...
bir lamba yanıyor hafif ve sarı,
esmer delikanlı, hatıra ve kan.
yeşil gözlü kızın hıçkırıkları,
sızıyor bir kapı aralığından,
lambalar yanıyor hafif ve sarı
bir lamba yanıyor hafif ve sarı
açıyor elini göğe bir kadın
uzuyor, uzuyor altın saçları
uğrunda ölünen güzel kızların
lambalar yanıyor hafif ve sarı
çocuklara açar mağaraları
güngörmemiş kuşlar ve örümcekler
ilân-ı aşktan dil balıkları
aşina suları çabuk terkeder.
lambalar yanıyor hafif ve sarı
bakıyor ateşe, küle böcekler.
köpekler parçalar kanaryaları
mektupları bir boz ağaç kurdu yer
baykuşlar ötüyor harabelerde
yanıyor lambalar hafif ve sarı.
bir kaza kurşunudur her yerde
süvarisiz şaha kalkan atları
bir ruhun ışığı vardır göklerde
lambalar yanıyor hafif ve sarı
ötüyor baykuşlar harabelerde.
bir lamba yanıyor hafif ve sarı
titriyor yıldırım düşmüş gibi yer
bekledi arzuyla karanlıkları
anneler, babalar, erkek kardeşler:
tâ içinden duyar ani bir ağrı
bir hüzün şarkısı tutturur gider
anneler, babalar, erkek kardeşler...
lambalar yanıyor hafif ve sarı
her yatak dopdolu, bir yatak bomboş
bir neşe şarkısı tutturur gider
birinci, ikinci, üçüncü sarhoş
kurşunlar sıkılır göklere doğru
serçe yavruları havada titrer
lambalar yanıyor hafif ve sarı...
bir lamba yanıyor hafif ve sarı
ince yelkenleri alıyor yeller
titretir kalpleri ve bayrakları
gemiden toprağa uzanan eller...
lambalar yanıyor hafif ve sarı
bir yosun köküne hasret kalacak
gizli hazineler, su yılanları...
ince yelkenleri alıyor yeller
bir lamba yanıyor hafif ve sarı
bir lamba yanıyor hafif ve sarı
beyaz pelerinli hür tayfaları
kendine bağlar siyah kediler
titriyor gönüller ve kara bayrak
bir yosun köküne hasret kalacak
gemiden toprağa uzanan eller
bir lamba yanıyor hafif ve sarı
bir lamba yanıyor hafif ve sarı
garip bir yolculuk, tren ve geyve
bir hançer bölüyor, ah... rüyaları:
bir rüya, bir hançer, bir el: ve, ve, ve...
kendi şiirim. az bilenim vardır. beni keşfetmek kişiye zevk verir.
kıpırtı
Sözcükler yutkunamıyorsa menekşeler üflenir yıkık kentlere.
çatırdayan ses ikindinin ardından ağlar. yumruk direnir
aydınlığın gölgesinde. bir yudum senliğim sıyrık kalır.
kıyıların sarhoşluğu varoşlara uzanır. anılara yaslanır
yorgun hikayeler. sığınak değil uykusuzluğa
süzülürken öfkem sarkık sevinçlere inat rengarenk
yağmur serinliği gözleri yanıyor. gurbetin kabuğuyla sarsılıyor kadın.
kızarık tutkularla çalılar azgın bir güne bileniyor. her an telaşlı günlerle
çoğalmakta. ayazın bileklerine dolanırsa kırmızı, kanatlanır barış.
seyrelmiş düzenin arsızlığıdır kardelen.
sussa, duymasam, dokunmasa.
gülüşler adına yansıyınca serpilişin intiharım olur.
keder çürür ve kenti giyinir kasıklarım.
güz olunca çekilir mazgallar. sevdanın önünde boran
kapıdaki çıban berkiliyor. çekingen bulut geceye sürgün
kaçak gurur kök salmış yavanlığa. sözcük çıldırıyor.
yitik sancılar bölünmekte.
bir kibritin ömrü ne kadarsa o kadar işte.
Yıllardır kurban derilerini toplar, Kızılay
Kurban bayramı deyince, aklıma gelir, Kızılay
Yardımlarını, hep ulaştırmaya çalışır, Kızılay
Kurban ve Kızılay, birbirinden ayrılmaz, Sevim ay
Kızılay’da bayramlaştık, insanların yüzleri mutlu
Bu insanlık, Kızılay ile gelecekten çok umutlu
Kızılay ile kurban bayramı, el ele hep kutlu
Bu kurban bayramında, kurbanlıklar hep mutlu
Kızılay çadırını görünce, çok duygulanırım
içinde biçaresizlerin hali, beni üzer sanırım
Kurbanda etler, Kızılay ile ulaşınca, onu kutlarım
Onun bir ferdi olmak için, hep ona varırım
Kızılay Genel Müdürlüğünde, sevinçten olur bayram
Kızılay ile yine toplanır deriler, çünkü bugün bayram
Kızılay’ın bayrağındaki hilale, olurum hayran
Kızılay da, kurban ve deri yolsuzluğu olmaz, içelim ayran...
Hep bir yerlere, bir şeylere yetişme telaşındasınız değil mi?
Hiç vaktiniz yok, "Fast live", "Fast food", "Fast music", "Fast love"...
Dikte ettirilen "yükselen değerler", "in" ler, "out" lar...
Buna benzer bir odada, şanslıysanız gökyüzünü görebilen bir pencere ardında bitecek hepsi.
Dostluğu klavyelerinde, yaşamı monitörlerinde arayanlar, Size sesleniyorum!
Hangi tuş daha etkilidir ki sıcacık bir gülüşten ya da hangi program verebilir bir ağaç gölgesinde uyumanın keyfini?
Copy-paste yapabilir misiniz dalgaların sahille buluşmasını?
içinizi ısıtan gün ışığını gönderebilir misiniz maille arkadaşlarınıza?
Sevgiyi tuşlarla mı yazarsınız?
Öpüşmek için hangi tuşlara basmak gerekir?
Ya da geri dönüşüm kutusunda saklanabilir mi kaybolan zaman?
Doğayı bilgisayarlarına döşeyenler, neden görmezsiniz bahçedeki akasyanın tomurcuklandığını?
Ve ıslak toprak kokusu var mıdır dosyalarınız arasında?
Koklamak, duymak, dokunmak, yok mu yaşam skalanızda?
Bilgi toplumu oldunuz da, duygu toplumu olmanıza megabaytlarınız mı yetmiyor?