cüneyt özdemir tamamen haklı. kral çıplak demiş ve bu kadını olması gereken yere koymuştur. gazeteci falan değildir, çapsızlığını, cinsellik sosuna bulayarak kimi abaza türk milletine yutturmuştur, o kadar. zaten en büyük destekçisinin ertuğrul özkök olması da manidar değil midir? ömür gedik bile bundan daha gazetecidir diyecem neredeyse, desem mi?
benim bedenim benim kararım diyorsun iyi hoş da hiç düşündün mü, annen de benim bedenim benim kararım deseydi seni doğuracağına kürtaj yapsaydı sen olmazdın bunu unutma. olay sadece senin kararın değil karnında bir canlı var ve o canlı eşref-i mahlukat. insan hayatı bu kadar ucuz ve basit değil.
bana; her an ilişkiye hazır, yürüyen ıslak dişi cinsel organ hissi veren ve "vajinanın etrafındaki gereksiz et parçasına kadın denir" anlayışını benimsemiş dünyaca ünlü türk düşünürü ve araştırmacı gazetecisidir.
popüler kültürün yarattığı oldukça marjinal yazılar yazmaya çalışan, platinius saçlı köşe yazarı.iyi bir gazeteci olabilir, birikimi de olabilir lakin kendinden ve "ben buyum böyleyim" sürekli kendini tekrarlı yazılarından bıktıran yazar. aralarda güzel konuları uslübuyla güzel kullanıyor o ayrı tabi.
Yazarlık kalitesi tartışılır ama röportaj konusunda aşmıştır bence. Onun gibi röportaj yapan, sayılıdır. Tutup da sadece magazinsel insanları seçmez röportajları için, çok ilginç ve çok farklı insanları tanıtır. Soru sormayı iyi bilir. Merak edilebilecek her şeyi sorar.
Lakin imla konusunda sıkıntılı bir yazardır. Editörü dahi toplayamaz hatalarını yazıları içinden.
Fazlaca cesurdur, özgürdür, evli de olsa bekar da olsa aynı şekilde yaşayacağından şüphe yoktur. Kocasına aşık olduğunu her fırsatta dile getirir. Kızını anlatır. Alman annesini ve dıdının dıdısı diğer aile fertlerini yazar. Ama asla bi' Yonca Tokbaş kadar abartmaz sürekli kendinden bahsetme olayını. Kendinden bahsettiği zaman da mutlaka toplumsal bir mesaja dokundurma yapar. Yine de süper bir yazar değildir.
iyi bir gazetecidir.
Ha verdiği pozlar sonrası işleri açılmış olabilir. (Zaten ertuğrul özkök sever böyle insanları, ayşe arman bu anlamda doğru yoldan gidiyor denebilir.) Oysa benim görüşüm; yazıyorsan eğer karışmayacaksın böyle reklam işlerine arkadaş, sadece yazılarınla yapacaksın reklamını. ve sınırların olacak illa ki, sınırsızlık muhteşem bir şey değildir. insanın sınırları, kendisine ve karşısındakine olan saygısını gösterir. Bu yüzden gözümden düşmüştür bir miktar ama okumaktan vazgeçmeyeceğim sayılı isimlerden biri olarak da kalacaktır.
bu kadın neden yazar? kim yazar yaptı bu kadını? ne veriyor ki insanlara? hiçbir şey. kendi saçma fikirlerini güya mantıklı kılıflara büründürüp sunuyor sadece. bu kadının yazdıklarına hak verenin aklından şüphe ederim ben.
yazisinda "cocugum cinselligi evlenmeden de yasayabilir" diyerek zina gibi bir gunahi yok saymis. bunun disinda yazisi son derece mantikli olmus. kimseye kimseye karisamaz, karismamalidir.
bundaki libido tüm türk karılarında olsaydı..yok lan o kadar karı tanıdım atıyo kesin..bi tane tanıdım böyle histerikti oda kime olsa veriyodu bana münhasır değildi yani.
zamanında sevgililerinden birinden istemeden hamile kalıp kürtaj olmuş birisinin kürtajı bu denli savunmasına şaşırmamak lazım.
kürtajı sadece tecavüzcü seviyesin de tartışmak asıl kendisinin de yapmış olduğu hataları örtbas etmekten hatta gayet normal karşılamaktan başka bir şey değil.
sırf bir gecelik zevk uğruna ; canlanmış bir yavruyu katletmek doğrumudur? ey ayşe arman!
Kürtaj konulu yazısıyla hak verilen gazeteci. Söyledikleri ne az, ne çok tam kararında.
--spoiler--
Sezaryene gelince...
Evet, dünyadaki oranlara göre Türkiye’de çok fazla.
Gereğinden fazla.
Peki bunu azaltmanın yolu, “Nüfusun artmaması için kullanılan bir yöntemdir” mi demek?
Bir kere, bu mantık doğru değil.
Sezaryen sadece bir doğum yöntemi, nasıl oluyor da doğumu engelleyici bir şey olarak değerlendiriyor, kimse anlayamadı.
E o zaman da herkese, politikacılar bilmedikleri konularda konuşmasalar daha iyi olur deme hakkı doğdu.
Sezaryen mi, normal doğum mu tartışmasında hepimiz, bütün gazeteciler, normal doğumdan yana haberler yaptık, yazılar yazdık.
Hekimlerin görüşlerini yayınladık.
Ama netice de, bu da, o çocuğu dünyaya getiren annenin tasarrufudur.
Çok korkuyorsa, “Yok efendim, olmaz! Normal doğum yapmayacaksan, doğurma!” mı diyeceksiniz?
Yine onun kararıdır, onun bedenidir.
Erkekleri nah ilgilendirir!
*
Başa dönüyorum.
Gittikçe muhafazakârlaştığımızın farkındayım.
Ama bu kadar muhafazakârlık da fazla.
insanı korkutuyor.
Sonunda işler iyice çığırından çıkacak.
Karı-koca evde ne şekilde yemek yiyecek, nasıl sevişecek’e kadar gidecek.
Neredeyse, evlilik dışı ilişki hapisle cezalandırılacak.
Çok çocuk yapanlara teşvikler ve primler verilecek.
Böylelikle, bu işin de çivisi çıkmış olacak!
--spoiler--
menopozdan sonra bir röportaj yapmak istediğim kadın.
son derece itici, ben elitim diye basbas bağıran bir ruh.
yok dubai, yok abd.
bize ne?
parası olanın karısı sevinsin demiş eskiler.
yoksul bir ailenin çocuklarını yardım görüntüsü adı altında fethullahçı okullara yönlendirerek, gericiliğin temsilciğiliğine soyunmuş olan sözde yazar.