bugün

(bkz: medya maymunu)
kendi seviyeside diğer medya maymunlarından fazla olmayan lakin o medya maymunlarına yukardan bakan, kendini entellektüel sanan sevimsiz kimse. (bkz: 3 kitap bitirip entel takılmak)
hayatını dubaide geçiren, köşesini cinsel hayatını anlatmaktan öte kullanamayan toplumsal sınıflardan ve sorunlardan habersiz köşe yazarı. buna rağmen samimiyetiyle her daim ilgi çekici.
ropörtaj yaparken, annenizin kızlık soyadını bir anda öğrenme yetisine sahip insan. yapıyor bir allem kullem.
Kendisinin köşesinde bir zamanlar bir resmi vardı. Siyah, küt saç ve siyah gözlük. Bir çıktı. Ne siyah saç ne de gözlük... Alakası yok.
kendini ; düşüncelerin kadını , seksin sembolu , doğallık abidesi , medya otoritesi , istedigini gündem yapıp istedigini yapmayan agır top sanan , hayatı boyunca okudugunu düşündügüm 10 tane kitabın adını sürekli zikr edip anlatım bozukluklarıyla dolu yazılarını hürriyet gazetesinde millete okutmak zorunda olan -keşke yazmasan be abi- dedirten yazar.

aslında ertuğrul özkök gibi bir adamın bulundugu gazetede böyle bir yazarın olması son derece dogal.tencere kapak ilişkisi.
köşe yazmaca değil köşe kapmaca kişisi.
Harbi kadın.

Kimseye hesap verme, insanlara yaptığını ne amacıyla icra ettiğini açıklama gereğini duymayan özgür yazar.
akiciligi ve samimiligi olmasa (pardon birde tatligi) yazar olamayacak kisisi.
daha ne kaldi ki ? ne demis sair ;
guzelligin bes para etmez bendeki bu ask olmasa.
gazeteyi günlük gibi kullanan , okunması için de sıradan bir insan gibi düşünmemesi gerektiğini bilip buna göre hareket eden yazarımsı bünyedir.ve maalesef toplumun fikirlerine ters düşen neyi yazsa daha cok okunuyor.*
kimileri harbi kadın dese de;
bana göre muhalefet olmaya çalışan ingilizce iki kelimeyi biraraya getirip de konuşamadığı için mümkünse sadece türkçe konussun ve yazsın dediğim kişi.
ben kendimi bildim bileli parsellemiştir hürriyet ekinin 2.sayfasını, küçükken de anlamazdım bu kadını niye buraya koyduklarını, *,*..şimdi diyorum ki zeki kadın bak kaç sene oldu hala ünlü..ama maalesef gazeteci kimliğiyle değil başka özellikleriyle ünlü

yok saçı, başı ,kuaför maceraları
yok gögüs dekoltesi,bacak yırtmacı
yok evlenmeden çocuk doğurması
yok sevgilisi, onunla yaşadıkları, kendisine gönderilen e-mail ler

ama insanlar gazeteyi onun ne yaptığını öğrenmek için değil, toplumun ne halde olduğunu öğrenmek için alıyorlarsa burada bir sorun var demektir.kadınlar ayşe arman ın saçını yaptırıp onun gibi olmaya özeniyorlarsa bu magazin olur.
ve biliyoruz ki türkiye nin magazinden çok, düzgün haberlere ve de düzgün yazarlara ihtiyacı vardır.
yatak odasını,çocuğunu,kocasını anlatıp kendine gazeteci demeyi başartmış tebrik edilesi şahıs.mesleğinin hakkını verebilmek için çabalayan,emeğinin karşını alamayan bu kadar insanda yapsalar ya böyle..kimse yormasa kendini,uğraşmasa üretmek için.. kısa yoldan para,kısa yoldan unvan olsa ya uğraşımız..okumasak fakültelerde senelerce bir meslek için,bilebilmek için nasıl yapmalı seçtiğimiz,senelerce ter döktüğümüz o sıralarda okutulan şeyleri..doğal olmayı karıştırsak ya basit olmakla..insanlarla paylaşabileceğimiz tek şey özel hayatımız,özel zevklerimiz olsa ve bundan gurur duyabilcek kadar öldürsek beyin hücrelerimizi,ya da olmasalar zaten hiç..sonra biri çıkıp helal olsun dese..öbürü küfür etse içten içe..yazık dese..bize(!)neyse..
koca kafaların buzda dans isimli videosundaki anlık görüntüleriyle beni benden alan yazar.
seksilik sadece bakışla anlatılsa-tanımlansa, kesinlikle bir numara olurdu...
suna'nın kardeşi, nevzat'ın ablası.
patavatsızlık nedir? nasıl patavatsız olunulur? sorularının yegane cevabı.
ayrıca, estetik mucizesi. (!)
amerikalı yazar horace mccoy'un 1930 amerikasını anlattığı ''atları da vururlar eseri'' tamda 1990 senesi türkiye panoramasına denk düşen bir izlekte yol alıyor. New York borsasının çöküşüyle başlayan ve tüm dünyaya yayılan büyük krizin ürünü Atları da Vururlar. Romanın kahramanları Gloria'yla Robert ekonomik olarak dibe vurmuş kitleye mensub iki danscıdır. Ekonomik çıkmazdan kendilerini çıkarabilecekleri tek umut huzumeleri o donemde amerikayı pıtrak gibi saran yüzlerce çiftin gün boyu durmaksızın pistte dans ettiği, final yarışlarında sonuncu gelenin elendiği dans maratonlardır. yarışma süresince bedava yemek, konaklama, giyecek gibi zorunlu gereksinimleri 'bedava'dan karşılandığı için insanlar kıyamet gibi akın etmektedir dans maratonlarına . Kahramanlarımız Gloria'yla Robert, 1500 dolar ödüllü maraton için girdikleri pist, yatakhane, yemekhane her şeyin bir arada olduğu hangardan tam 879 saat sonra, yani 38. günde dışarı çıkarlar. içlerinde ne bir umut, ne de en küçük bir hayal kırıntısı... Hepsi tükenip gitmiştir. Yeni bir umutla, hamleyle girdikleri yarıştan çıktıklarında en baştaki gerçekliğe dönmüşlerdir: Hiç bir şeydir onlar ve hiç kimsedirler..
Bizim serüvenimizde 1990 larda hiçbir şey olan kitlelerin, birer birer medya onune teşrif edilmesiyle başlamakta. Özal politikalarıyla beraber batı tarzı tuketim kalıplarını öğrenmeye başlayan bir ulkede, basınımız evrim geciriyor ve yeni aristokrat bir sınıfı bizlere armağan ediyordu. 1990 yılının başında bu değişimi ilk gercekleştiren sabah grubuna bağlı ''Free '' dergisi yayın yönetmeni mehmet yılmaz bizlere yeni dönemin kodlarını şu satırlarıyla ifade ediyordu '' Büyük kentlerde oturan, giyimde marka meraklısı ve harclıklarının buyuk bölümünü tuketime harcayan genc kızlar ''... ve dönemimizin ruhuna uygun dergiler piyasaya birer birer teşrif etmeye başladılar; hey girl, genc kadın, kapris, rapsodi..Hepsinin zihnimize sunduğu tek gerceklik ''tuketim ve çılgınlık ''..
Yeni dönemimiz ezilen kitlelere basın aracılığıyla gusto, style, keyif, eğlence vaat etmekteydi. Sabah genel yayın müdürü zafer mutlu bu durumu '' şimdi insanlar okuyor, çünkü özeniyor. O lokantada hiç yemeyecek olsa bile, öyle bir lokantanın var olduğunu öğrenmek istiyor.'' diyerek açıklıyordu. Medyamız her renkten bir figuru kendi sayfalarına alarak, suya trit konuları buyuk bir heyecan heyulasında ezilen kitlelerin karnı guruldayan midelerine vitamin hapı niyetine ambalajlayıp sunuyordu kısaca.
Kısa zaman sonra kentli kadınları fazlasıyla amerikadan esen '' bridget jones '' ruzgarı ile keşfeden medyamız, sayfalarını yerli '' jones '' lere acarak, yalnız yaşayan kentli ve eğitimli kadınları da ava çıkıyordu.
Bunun ilk başarılı denemeleri radikal gazetesinde elif in gunluğu, milliyet pazar da ışıltılı bir manhattan görüntüsünün fonda yer aldığı '' kent ve seks '' başlıklı sutunun yazarı banu içöz, yeni binyılda ise zeyneb K oluşturmaktaydı. Medyamızın guzide sosyal denge uzmanı gazetesi hurriyet ise bu furyaya Ayşe Arman la yol almaktaydı.
A.A ile yukselen degerleri, gökdelen yapabilmenin en kestirme yolu başarı ile inşa ediliyordu...

Siz; A.A da, her an sevişmeye hazır enerji ile hayatı yaşayan tutku , her an her şey yapabilecek kadar yaşamla bağını çekmiş bir bağımsızlık timsali, yaşamın gusto bilirkişisi, tüm külfetlerin birer zevke dönüşecek kadar eğlenceli parodisi, mahremliğin deliş deşik edildiği yatak örtüsü spermliği, anneliği öğreneceğiniz bir gayya kuyusu, sevgili tutmanın belagat sanatı, gezme görme anlatma idrakının mushafılığını gözlemleyebilirsiniz...
ağzı uyuşmuş kitlelerin görgusuz hayatlarına lanet okunan satırlarda '' gemi buyukluğundeki yataklarının '' dubai topraklarına ulaşımını takip edebilirsiniz.
Çıldırmış, ezilmiş ,ruhları delik deşik, aç ve sefil kitlelerle kuşatılmış bir coğrafya da havuzunuzu, evinizi, yatak odanızı sınır tanımadan aktarabilirsiniz.
Cesur, cevval bir apoletin kollarınıza nişangah olarak damgalanması özel hayatın sırlarını ifşa ile eş değerken, aynı mesleği paylaşan meslektaşlarının gözaltında gördükleri işkenceler ise cesaretin ne demek olduğunu akılda yer tutturacak kaalde değildir. Kendine ayrılan satırlarda yaşamın parlak neonlarını,gözlerimizi kamaştırarak kör edecek kadar yoğun üzerimize çeviriyor. aklımızı elimize verdi,dumur bir vaziyette çıkmaz sokağa sapmış yığınlar olduk çıktık. uzerimize basıp çıktığı kulelelerde şuh kahkalarının utanmaz yankıları siniyor kulaklarımıza, yediği yemekleri, içtiği içkileri, gezdiği mekanları, doğdurduğu çoçuğunun günlüğünü okutacak kadar düşürdü bizi. bir gün köşesinde hayata umutsuz bizim gibi bakan tek bir satır okuyalım, bir gün köşesinde yaşama karşı çektiği herhangi bir sıkıntının çilesini okuyalım bulamayız..Kendi kızının üzüntüsünü içimize dert olarak koyarken, su birikintisin de ölen çoçukların ''cahil'' ebeveynlerine sövecek duyarlılığa eriştik.
New York un sayfiyesi Long ısland kumsallarının kumlarını ezbere bilecek kadar dunyayı tanıyan kitleler olduk çıktık sayesinde. Dubai semalarındaki uçak rotası olan zihnimiz bol keseden hulyalı duşlerle oyalana dursun, milyonların açlığı ve sefaleti sokaklarımızda bizim üzerimizde karabasanlaşmakta..
Ne diyelim; hiç bir şey olanların, bir şey olmasına da tanıktır da hayat.. Bir an gelir kilidinde kırılır anahtar... cesaretin sınanacağı mahremlik örtuleri sıyrılınca bedenden, kalorisi göbekte birikmişlerin karabasanı, öfkesi kininde birikmiş olanlardır..
hürriyet'teki köşesinde vibratör kullanma tekniklerinden, trafik olduğunda arabasında mastürbasyon yaptığından falan bahsedip okur kitlesine materyal vermekten kaçınmayan bağyan yazar.

(bkz: ellerin dert görmesin)
karşısındakinin cinsel yaşamıyla ilgili hep bir kaygı taşıyan adanalı yazarımsı bayan.
(bkz: senden ve sana ait olan her şeyden iğreniyorum)
kızıma sevişmeyi öğreticem diyen yazar. nasıl yapacağı merak konusudur.

ihtimal 1:

''bak kızım simdi ben bu amcayla sevişicem sende izleyeceksin ben sex machine bir insan olarak gayet güzel sevişirim bana bildiğim herseyi annem öğretti'' sekline izle öğren taktiği...

ihtimal 2:

''bak kızım bu yakısıklı sana sevişmeyi öğretmek için geldi kendisi alemin en hızlısıdır. bildiği herseyi senin üstünde deneyip öğrenmeni sağlayacak'' seklindeki yasayarak öğren taktiği...

merakla bekliyoruz...
''The Secret'' kitabının yazarı Rhonda Byrne ile röportaj yaptığını sanıp Hürriyet Pazar ekinde 2 tam sayfa bu röportaja yer veren fakat röportajdan Rhonda Byrne ' in haberi bile olmadığını öğrenip yerin dibine geçen, tecrübeli(!) gazeteci.
yazılarıyla insana hiç bir değer katmayan,boş beleş yazar.ama tebrik etmek lazım bir yazının hiç bir şey ifade etmemesi de azımsanacak bir olay değildir.
(bkz: ayşe azman)
perihan mağden in "n'oldu tarsus amerikan da spelling yok muydu?" diyerek ingilizcesi ile dalga geçtiği yazardır.
- gamzecim sen mi söylersin ben mi söyleyeyim?
- siz söyleyin ayşe hanım.
- kangguruluzeyşın

(bkz: allahım canımı al)
hayatını türk halkına umumi mekanlarda pazarlamaya çalışan kimse. çoluğunu çocuğunu da bu işlere alet etmesi çok çirkin bir şey ayrıca.
ter kokan garsonlara yazdığı bir sitem yazısında örnek insan olarak kendisini göstermiş röportajcı kırması yazardır.yazarlığı kıytırık olsa da röportajcılığı harikuladedir.

en sonunda hayatının erkeğini bulmuş ve dubai'ye taşınmıştır.

çok büyük bir yatağı vardır.libido seviyesi yüksek olduğundan sevişmek suretiyle sabah akşam bu yatağı kullanmaktadır.kendisinin bir yazısında dediğine göre yemek yemek ve tuvalete gitmek için ara vermek zorunda kalıyormuş bu yatak faaliyetlerine.yazık be çok üzüldüm,niye tuvalet ve yemek ihtiyacı var ki bu ablamızın acaba?acıdım şimdi valla...