sözlüklerin içinde bulunduğu durum. kabul edin ya da etmeyin ama bu ülkede türbanı anlamak için türbana girecek kadar çılgın bir gazeteci varsa o da ayşe arman' dır. tarzı, stili farklı. kimse onun gibi değil, onun kadar cesur değil en azından. bu yüzden züppece bir tavırla "ayşe arman gazeteci değil" demek popülistlikten başka bir şey değildir.
bu yazıyı okuduktan sonra nietzsche okuyanların vay a.q biz ne okuyomuşuz deyip oturma organlarının kalkmasını sağlayan bir yazı bile yazdıracak ulan bizim ayşe armanın gazeteciliğiyle ne işimiz var çakarım ayşeyede fatmayada dedirten bir mevzu.bu arada giydiği giysiyi bit pazarından aşırttığınıda hatırlatmadan edemeyeceğim bir hatun.
başörtüsü giyerek sözde, insanları anlamaya çalışan ama aslında kendisi gibi olmayanı ötekileştirmekten başka bir şey yapmayan bir gazetecilik anlayışını hazmedebilenlere şaşırmaktır. ayşe arman'ın ötekileştirici, onur kırıcı gazeteciliğini takdir edersek gerçekten mesleğini insanlık onuru için kullanan gazetecileri ne yapacağız?
asla olmayacak bir hazımsızlıktır. empati kurduğunu sanıp sokaklarda bir iki tur atan, sonra da gazete köşesinden ahkam kesen, ''ah işte benim çılgın kişiliğim v.s'' diyebilecek yapmacık tavırları olan biri yüzünden kim neden hazımsızlık çeksin ki?