ayten mutlu

entry6 galeri0
    6.
  1. " o zaman vecd ile bin secde eder varsa taşım"
    "Ver ver ver ver elini ver"
    Soru; yukarıdaki dizelerden 0-3 yaşa hitap edeni bulunuz.

    işte bir osmanlı aydınıyla umum çevrede bize çığır atlattığı söylenen cumhuriyet şairinin karşılaştırmasına done iki mısra.
    ilaveten haceli noldu o marş hiç duymuyorum tutmadı galiba. laboratuvarda kelime üretmekten laboratuvardan marş üretmeye, aferin size.
    0 ...
  2. 5.
  3. hakkında bir yerde şunu okumuştum ve aynen paylaşmak istiyorum zira daha güzel anlatılamaz;

    Dünyaya, yaşama ve yaşadıklarına bakışı, onları anlamlandırışı, lirik, akıcı, çarpıcı metaforlarla bezeli bir dille şiirleşiyor. Coşkusu ve hüznü son derecede yalçınlıklar yaratan bir seyir izliyor. Doruklar, fay kırılmaları, çöküntüler... Şiddet birimi çok yüksek bir seyir ve dil. Ama, hep kadınsı bir seçimle.

    hakikaten burada dikkat edilmesi gereken en önemli nokta "kadınsı" ifadesi. bu ifade onu diğer kadın şairlerden ayırıyor; ayten mutlu türk edebiyatındaki kadın şairlerin tensel hazlarını gizlemeyen ve bunu dobraca aktaran nadir şairlerden biri.

    ıslak bir gemi
    boşaltıyor birden bire yükünü
    gidilmedik bir adanın çığlıklı sahiline

    karıncalar dolaşıyor bedenimi
    kışlık erzaklarını taşıyor gibi
    hiç bitmeyecek bir mevsimin
    ışık yüzü görmemiş kilerlerine

    yavaş yavaş çekiliyor sular
    kumlara karışıyor tüm hücrelerim
    titreşiyor gökkuşağı tüm renkleriyle
    gövdemin en ıssız ülkelerinde
    ölümü bir kez daha yeniyor beynim
    0 ...
  4. 4.
  5. ARMAĞAN, BEN VE KUŞLAR

    tanıdık bir deniz aramızdaki
    tuz, öfke, yağmur ve ateş
    fırtına yüklü gemilerin
    gidip gidip geldiği
    mor kanatlı kuş o, aramızdaki
    omuz başımızda durmadan öten
    bir kanadı aykırı mavilerde uçurum
    bir kanadı uçuk düşler ülkesi

    git işine Armağan
    şiir yazdırma bana
    girme bir bıçak gibi
    en kalabalık yerlerimde kanayan
    yalnızlığıma ...
    gündür,
    ağır çeker yaşamak bile
    kirpiğimden ateş damlar tutamam
    içim tuzlarda yıkar birikenleri
    hayatın kıyısı bu, bilirim
    bırakamam

    bak yine o ıslak kuş
    çığlıklara vurmuş yokuşlarını
    hangi yanı sustuğumun kapımı çalan bu kış
    konuştuğum, ölümün hangi serseri yanı

    yapma be Armağan
    en aptal yalnızlık ölüm olmalı

    öyle durduğu yerde eskimemeli keder
    çiçek gibi çiçekler açmalı içimizde
    ipek gibi yağmurlar
    aşk gibi aşklar, yaşayan ve yaşanacak olan

    işimiz kolay değil Armağan

    direnmek bu,
    unutmamak
    azalmamak kendine ve insana
    paslı sürgü, demir kapı
    ve ısırgan otları arasında
    sığınmadan tenhalığa
    çoğalmaktır ağlamak bile belki,

    ama
    senden olana

    yeniyetme ürkülerdi
    cop yemek, sakat kalmak
    çocuk doğuramamak
    korkmazdık konudan komşudan
    dul kadın olmaktan

    şaşırma
    ve acı çekme ne olur
    anneni düşün, ya da benim annemi
    toprağın ve karın sessizliğini
    ve hâlâ ekin demetlerini
    doksan dokuzluk tespih sabrıyla çeken
    kırk olmadan yetmişini gösteren
    kadın çizgilerini

    kırgınsın biliyorum
    öfkelisin,
    en çok da karanlığa karışan çoban yıldızlarına
    kopan kıyamet değil ki canım,
    bilirsin o şarkıyı
    "Denizler durulmaz dalgalanmadan"

    yaralarım inançlarımdan değil
    gemisi kolayca yara alandan
    bana düşlerden söz etme Armağan
    bu gece uyuyamam

    ne çok yıl be Armağan
    ne çok kırımsa
    her yenilgi, bedenimize vurulan zincir
    beynimizde kırılan halka
    acılar
    iki uçurum arası büyüyen çiçek
    ve sevinç
    gece yarısı birlikte pişirilen kurufasulye tadı

    zaman zaman kıyılar düşse de intihara
    borçlar ve alacaklar
    hâlâ eşit hayata

    bir tek şuna şaşıyorum
    hayatımız neden bu kadar kısa?

    belki de kesişen sonsuz erimli
    iki aykırı çizgi
    belki çok daha derin bir düşün izi
    o aşina deniz aramızdaki

    tuz, fırtına, yangın ve kavga
    ve o bitmeyen sevda
    üstelik
    bunca gece varken daha sabaha
    bin direkli gemilerin gidip gidip geldiği

    keşke sana,
    al kanatlı kuşlarla
    kehribar ve ipek yüklü atlastan uçuşlarla
    gelebilseydim

    keşke sana
    bilmediğin sevinçler
    gül iklimi erinçler
    verebilseydim

    getirdiğim sadece bu kır çiçeği
    ıslak kanatlarımla
    iyi sakla

    canım
    bu gece unut yalnızlığını
    beynimizin en eski yalanını

    haklısın
    bu saatlerde gece bizden kocaman
    ama söz
    sabahın ilk ışıklarından
    çiçekli bir şal dokuyacağım sana

    hadi
    sokulup yüreğimin kuytularına
    uyu şimdi usulca
    ARMAĞAn

    AYTEN MUTLU'nun kül izi adlı kitabında yer alan şiiri... şiir uğur varol tarafından bestelenen bir müzikle kahraman tazeoğlu'nun seni içimden terk ediyorum adlı albümünde seslendirilmiştir.
    1 ...
  6. 3.
  7. 2.
  8. 1952 yılında Balıkesir'in Bandırma ilçesinde doğdu. istanbul Üniversitesi işletme Fakültesi'ni bitirdi. Yıldız Teknik Üniversitesi insaat Mühendisliği Fakültesi'nin üçüncü sınıfından ayrıldı. ilk deneme, öykü ve şiirleri, ortaokul yıllarından başlayarak yerel gazetelerde yayınlandı. Daha sonra imece, Yazko Edebiyat, Edebiyat 81, Varlık, Hürriyet Gösteri, Yaşasın Edebiyat, Şiirlik, Yeni Biçem, Düşlem, Sombahar, Ludingirra dergilerinde ve değişik gazetelerde deneme ve inceleme yazıları ile şiirleri yayımlandı.
    0 ...
  9. 1.
  10. 1952 bandırma doğumlu sağlam şiirlerin yazarı..istanbul üniversitesi işletme mezunudur..bir gün çok geniş kitlelerin şairi olacaktır ve liselilerin ağzında değersizleşecektir..şu kısacık ömrümde olmaması tek dileğimdir..

    şiir kitapları...

    Dayan Ey Sevdam (1984)
    Vaktolur (1986)
    Seni Özledim (1990)
    Kül izi (1993)
    Denize Dogru (1994)
    Çocuk ve Akşam (1999)

    özellikle ölüm gibi şiiri..aşka ve geceye dair intihar sebeplerindendir..

    Ölüm Gibi
    .
    iste sevismek bitti
    ölüm gibi devam ediyor gece

    ask henüz gidilmemis bir ülkedir, diyorsun
    ne kadar uzak gitsen çikamazsin teninden
    kendinden çikamazsin ne kadar yakin gelsen

    sessizce dinliyorum gecenin çanlarini
    açik bir yara gibi çaliyor çanlar
    vuruluyor sesinde çanlarin hayvanlari

    çikamiyorum senden ne kadar uzak gitsem
    sana varamiyorum
    ne kadar yakin gelsem

    gözlerinde
    acinin ürperen tenini oksuyorum
    nereye akar, hangi ölü denize
    istiridyeden koparilan incinin kani
    biliyorum

    ölüm gibi devam ediyor gece
    susamis bir yangini söndürerek kalbimde
    çekiyorum körelmis bir atesin bayragini
    sesindeki çanlarin en yüksek kulesine

    kapaniyor gecenin agir kapisi
    sonsuz mavi bir cam kiriliyor içimde

    öpüyorum
    öper gibi gözlerini son defa
    ölüm gibi bir askin gözyaslarini
    .
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük