Şubat 1996da istanbul Bahçelievlerde, Ordu Caddesi'ndeki Akgül Apartmanında arkadaşları Meral Akpınar ve Fuat Perk'le birlikte kuşatıldıkları evde istanbul polis tarafından öldürülmüş kişi.
polis bu infazdan önce evdekilerin sabancı suikastinin tetikçisi olduğu söylentisini yaratmış, katliamına meşruiyet sağlamaya çalışmıştır. katliam sırasında fuat perk, meral akpınar ile birlikte katledilen ayten korkulu'nun bedeninden 30'dan fazla mermi çıkmıştır. olayın yargısız infaz olduğu burjuva basın tarafından bile uzun yıllar sorgulanmıştır. 21 yaşındaki bu gencecik kızın ölümüne neden olabilecek hiçbir eylemde yer almadığı, yer alsa bile bunun kanıtlanamadığı sabittir.
bir itirafçının ihbarına kurban giden bu genç şehidin cenazesi kaldırılırken, 3000 kişi ve bu kişilerin güvenliğini sağlayan dhkc milisleri, jandarmanın cenazeyi sadece uzaktan izlemesine neden olmuştur. gencecik insanları evinde savunmasız bir şekilde yargısız infazla katledenlerin, karşısında milisleri görünce geri kaçması üzerinde durulması gereken bir konudur.
ayten korkulu'nun annesinin kızının ölümünün ardından kızını anllatığı açıklama:
"Ayten çok değişik bir insandı. Havaalanında çalışıyordu. işe akşamları giderdi. işi vardiyalı gece 24:00'de gidiyordu. Diğer gün saat 2-3 arası tekrar işe gidiyordu. Ama iş çıkışı çoğu kez zamanında eve gelmezdi. Saatinde gelmediği için çok kızardım kendisine. Hiçbir zaman nereye gittiğini söylemezdi. Tiyatroya, folklara gidiyordu. Eve geç geldiği zaman 'arkadaşlarımdaydım' diyordu. Ayten çok kararlıydı. Meral'le araları çok iyiydi. Meral bizim eve geliyordu. Meral saz çalıyordu, Ayten türkü söylüyordu. Ayten evde hep 'Dağlara gel dağlara' türküsünü söylüyordu. Ayten son zamanlarda çok mutluydu, her zaman kahkaha atıp gülerdi. Hep türkü söylüyordu. Ben genç kızdır, belki bir şeyler vardır diyordum."
Ayten'in annesi Ayten'in de her genç kız gibi birisini sevdiğini, belki de aşık olduğunu düşünüyordu. fakat bu genç kızımızın birini sevmesine bile fırsat tanımadılar. 21 yaşında 30 kurşunla onu katlettiler. meral'le yaşadıkları yoldaşlık ilişkisi ise herkes için bir örnek olarak kaldı.
ayten korkulu'nun ölümünün ardından abisinin yaptığı açıklama:
"Ayten çok başarılı bir öğrenciydi. Okulda sürekli takdir ve teşekkür alıyordu. Lise üçü Aydın'da okudu. Ayten çocuktan çok severdi. Zaten ilk gözaltısıda 6 yaşındaki yeğenim Emrah'la oldu. CHP'den alınmışlardı. Yeğenim gazetede Ayten'in resmini görmüş, evin içindeki konuşmalardan da Ayten'e birşeyler olduğunu anlamış gazeteyi alıp odadan dışan çıktı ve orda ağlamaya başladı. Daha önceden de sürekli Ayten nerede diye soruyordu. Ayten yoldaşlarını çok severdi. Meral'i de çok severdi. Meral sürekli bize gelip giderdi. Meral çok fedakar bir insandı. Ayten'le Meral her zaman birlikteydiler. Onlar birlikte gömülmek isterlerdi ve de birlikte gömüldüler."
ölümünün ardından yoldaşlarının onun o güleç yüzü, o mutlu hali için yaptığı açıklama:
"Yeni insan mutluluğu devrimde bulur, devrimin güzelliğini kendinde somutlar. Mutluluğu yüzüne, hele ki gözlerine vurur hep. O hiç bir koşulda devrime, halkına, partisine ve yoldaşlarına küsmez. Coşkunun, neşenin, mutluluğun taşıyıcısıdır. Enerjik ve emekçidir. Çünkü o yeni bir dünyanın mimarıdır ve yapı hiç durmadan büyütülmelidir. Yapı büyüdükçe, mimarının mutluluğu da büyür. işte bundandır; Devrimciler mutlu yaşar, mutlu ölür."