gün itibari ile hürriyet gazetesinin verdiği kitaptır. ayrıyeten benım evimdeki 20 yıllık versiyonun da her kelımesının altı hecelenmıstır. ne işkenceydi bea. geberesice ayşegül.
ikinci sayfa:
**hasat zamanı sona ermişti. ayşegül, samanları toplamada çiftçilere yardım ediyordu. çok yorulmuştu. bir süre dinlenmek için oturduğunda, samanların arasından, titreyen, pembe, küçük bir burun gördü. bu korkudan ne yapacağını şaşırmış tavşancıktı. üstünü kaplamış saman yığınından yalnızca başını çıkarabilmişti.
"zavallı minik tavşan," diyerek samanların içinden tavşancığı çıkardı ayşegül.
bu gerçekten de bir mucizeydi. nasıl olmuştu da makinenin bıçaklarından kurtulmayı başarabilmişti?..**
üçüncü sayfa:
**"artık korkma, sakıin ol! şimdi seni eve götüreceğim. adın da hophop olsun!"
"ne kadar da küçük," dedi ayşegül!ün annesi. "aç olmalı!.."
ayşegül, karnını doyurmak için ona biberon almayı önerdi.
"bu kesinlikle miniğin karnını doyurmasına yardımcı olur!"
hophop hızla büyüyordu. ayşegül de bu yeni arkadaşıyla oyunlar oynamaktan çok hoşlanıyordu. hophop onun peşini hiç bırakmıyordu. ayşegül'ün küçük komşuları ece ile deniz' hophop'a her gün havuç, bezelye ve elma kabukları getiriyorlardı.
"meraklı, mavi burnunu her yere sokuyor" dedi ece. "korkarım ona hophop yerine maviş demek zorunda kalacaksın..."
dördüncü sayfa:
"bugün hophop üzgün görünüyor" dedi deniz.
"çok haklısın" diye onayladı ayşegül.
"ben de endişelenmeye başladım. bir kaç gündür eskisi kadar iştahlı yemiyor. tüyleri de donuklaştı. yıkanmak ve oynamak da istemiyor," dedi ece.
deniz de, "aslında bu bir ev tavşanı değil ki, yaban tavşanı!" diye uyardı arkadaşlarını.
"bu nedenle evde yaşamaya katlanamayabilir. bence onu özgürlüğüne kavuşturmalıyız."
"haklısın, ama onu herhangi bir yere bırakamam. büyükbabam bana hep, baktığım hayvanlardan sorumlu olduğumu aklımdan çıkarmamamı söyler," dedi ayşegül.
ayşegül öğle yemeğinden sonra kararlı bir şekilde ormanın yolunu tuttu. ormana vardığında büyük bir gürültü duydu.
"bak hophop! bu ses baştankaralardan geliyor. baştankara türleri her yıl bu zamanlar gruplar halinde ormana gelirler. gökbaştankara, bataklık baştankarası, hatta çalıkuşları bile katılırlar bu göç halkasına... hep beraber ormandaki yabani otları ayıklarlar, zararlı küçük böcekleri yerler. çok şaşırtıcı, öyle değil mi?.. patikanın bitimindeki eski çiti görüyor musun?.. işte burası ormanın başlangıcı..."
yedinci sayfa:
"derenin kenarından gidelim. böylece yolumuzu şaşırmayız. dikkat et de kayma," dedi ayşegül endişeyle.
"bak hophop, bunlar bir porsuğun ayak izleri. porsuların geceleri köye inip üzümleri yedikleri, asmaları kırdıkları anlatılır. bir keresinde ahmet amca siyah, iri burnu ve kocaman bir yumağı andıran kuyruğu ile onu bir ayı sanıp çok korkmuş."
"peki ya şu çamurdaki izler ne?.."
"onların da kime ait olduğunu biliyorum. geçen yıl büyükbabam aynı izleri bana kümeste göstermişti. bu bir gelincik, hophop. gecenin karanlığından yararlanarak, gelip tavukları boğazlar."
"haydi, şimdi buradan uzaklaşalım. küçük tavşanlar için de tehlikeli bir hayvandır gelincik..."
sekizinci sayfa:
"seni burada bırakırsam başına gelebilecek tehlikeleri düşündüğümde içimi büyük bir korku kaplıyor."
"şimdi hemen gitmeliyiz. sakın arkana bakma! çünkü bir yaban kedisinin gözü üzerimde..."
"belki burada durabiliriz," dedi ayşegül.
sözlerini henüz bitirmemişti ki yattıkları çamur çukurundan homurtularla çıkan bir yabandomuzu sürüsüyle burun buruna geldiler. hemen derenin iki tarafını birleştiren ağaç kütüğüne doğru koştular.
"çabuk ol hophop! daha hızlı! yabandomuzları buraya gelemezler!.."
eğer ki adı geçen orman belgrad ya da gebze yakınlarında ki bir orman ise devam kitabında "ayşegül her fani ölümü taddı" kitabıyla sevenlerine veda edeceği sondan bir önceki kitabıdır.