pierre bourdieu'nun 2015 yılında derya fırat şannan ve ayşe günce berkkut tarafından türkçeye kazandırılan başyapıtı.
Tam adı "ayrım: beğeni yargısının toplumsal eleştirisi"
kitabın orijinal adı "la distinction" fransızcada "ayırıcı, mesafe koyma, ötekileştirme" anlamını barındırıyor. bu yüzden "ayrım" adıyla tam karşılığını bulamıyor türkçede.
bourdieu sınıfsal ayrışmanın yalnızca iktisadi alanda değil aynı zamanda kültürel alanda da tezahürü olduğunu anlatıyor kitapta. ve birtakım kültürel pratikler üzerinden sınıf analizi yapıyor uzun uzadıya.
bunu yaparken de üç kavramı araçsallaştırıyor:
alan, sermaye, habitus.
habitus, eyleyicilerin karşılaştığı çeşitli durumlarla başa çıkmasını sağlayan strateji ilkesidir ve nesnel şartların uzun sürede içselleştirilmesi ile oluşur.
alan, tıpkı manyetik alan gibi nesnel kuvvetlerin yapılanmış bir sistemidir.
sermayeyi ise dörde ayırır bourdieu: ekonomik, kültürel, sosyal ve sembolik sermaye.
ekonomik sermaye bireyin iktisadi kaynaklardan edindiği sermayedir.
kültürel sermaye ise bireyin yaşayış biçimi ve sanat, edebiyat vb gibi alanlardan edindiği sermayedir.
sosyal sermaye ise bireyin bulunduğu çevrede elde ettiği statü, sosyal çevredir.
sembolik sermaye ise diğer sermaye türlerinin fetişleşmesi ile dolaşıma giren sosyal güçtür.
bourdieu sınıflaşmanın bu dört sermaye ile birlikte işlediğini, sınıfın kesin bir sınırının çizilemeyeceğini söyler sınıflar arası daimi bir çatışma, alanda daimi bir hareketlilik olduğu için.
"zevkler bireylere kendi mevkilerini hissettirir."
"toplumsal hiyerarşiler kültürel hiyerarşiyi oluşturur."
"toplumsal dünyanın hiyerarşilerini, toplumsal tabakalara karşılık gelen "düzeylere" göre farklılaşmaları, toplumsal bölünmeleri sonsuza yansıtan disiplinlere ve uzmanlık alanlarına göre bölümlenmeleriyle(teori ve pratik, kavrama ve icra arasındaki karşıtlık gibi) değişmiş bir biçim altında yeniden üreterek kendisi de nesnelleşmiş bir sınıflama sistemi olan eğitim sistemi, sınıflamaların kurumsallaşmış operatörü, en görünür yansızlığı içinde toplumsal sınıflamaları eğitimsel sınıflamalara dönüştürür ve tümüyle teknik bir biçimde yaşanmamış(ve dolayısıyla da kısmi ve tek yönlü olan) ama doğada temellenmiş ve böylelikle toplumsal değerler ile "kişisel" değeri, toplumsal haysiyet ile okulsal haysiyeti belirleyen bütüncül hiyerarşiler gibi yaşanan hiyerarşiler yaratır. Eğitim unvanını garanti altına almakla yükümlü olduğu kabul edilen "kültür", egemen tanımı içinde kâmil insanın bir bileşenini oluşturur. Öyle ki, (kültürden) mahrum olma, kişinin kimliğine ve insan haysiyetine musallat olan temel bir sakatlık gibi algılanır ve "insan içine çıkmanın", başkalarının karşısına bedeniyle, üslubuyla, diliyle çıkmanın gerektiği tüm resmi durumlarda kişiyi sessiz kalmaya mahkûm eder."