bir de başka birşeyle uğraşırken aniden "hissetmek" vardır ki o ayrılığın gelişini, anlatılmaz.
bir ortamdasınız, eğleniyorsunuz. birden başınızı kaldırıp "evet, bugün..." diyorsunuz. birileri size bugün biteceğini fısıldıyor. yok yok diyorsunuz, paranoya yapıyorum. içten içe o hissin yanılmaktan başka birşey olmadığına inandırmaya çalışıyorsunuz kendinizi. ve sonra dikkatinizi yine meşgul olduğunuz işe veriyorsunuz. olmuyor, olmuyor odaklanamıyorsunuz. tebrikleraz önceistemedenpsişikgüçlerinizikullandınız.
gözleriniz doluyor, dakikalar geçmiyor. ayrılık acısını çekmeye başlıyorsunuz, daha ayrılmadan. eve geliyorsunuz, sessizce. durgun bir halde devam ediyorsunuz beklemeye. bekliyorsunuz, bitiyor o gece. kesip alıyorlar diğer yarınızı sizden. yine yanılmadım diyorsunuz...
o durumu hissettiğiniz an tamamen bir kurgu içinde yaşarsınız. ondan önce de aslında bir kurgu içinde yaşarsınız. aslında ilişkiler zaten bir kurgudan ibarettir. lakin 'o an' dediğimiz şey yüzünüze asıl gerçeği vuran şeydir. ki gerçeğin şoku sizi ikinci bir kurgu yaratmaya iter. ki bu daha tehlikelidir. zira iki kat kurgunun içerisinden çıkmak için ilk birinci kurgunun bir kurgu olduğunu kabul etmek ve daha sonra diğer kurgunun (ki en acı olanı) kurgunun kurgusu olduğunu kabul etmek. rezil bir durum yani.
hapşuruğun geleceğini hissetmek gibidir biraz. sürekli şüphe altinda olursunuz ve gerceklistikten sonra tek basiniza kalip elinizdeki madde'yi yikamaya gidersiniz.