bugün

giden aşık olduğunuz eşinizse ilk gün her şeyi görmezden gelirsiniz o eşyalarını toplayıp bir not bırakmıştır masanın üzerine, bir çok defa eve geldiğinizde eşinizi evde bulamamanıza rağmen o gün çattığında eve girince hemen anlarsınızki evin perisi uçup gitmiş ev daha bir farklı toplanmış gardrobu açamazsınız onun eksilen eşyalarını görmekten, banyoya giremezsiniz diş fırçasının olmadığıyla yüzleşmekten korkup; en kötüsü çoğu zaman size aşk sözcükleri yazdığı masanın üzerindeki nota bakamazsınız ayrılık mektubu olduğunu bildiğiniz için, karnınızda uçuşan kelebeklerin yerini bir birine düğümlenen çıyanlar alır bu sefer zor nefes almanız sigarayı artıtrdığınız için değildir. aynı gerginliği küçükken annenizin sevdiği porselen takımı kırmışken yaşamışsınızdır. evden kaçarsınız artık evinde bir sahibi kalmamıştır bilirsinizki sizinde kaçmanızla evin her köşesi artık ağlamaya başlamıştır.

ayrılığın ilk günü arkadaşlarınızla geçirirsiniz, hiç yapmadığınız bir şeyleri denemek hayatı riske atacak şeyleri denemek nede olsa artık canınız sadece sizindir bir zamanlar hasta olup eşinizi üzmekten korkarken esrarla rakıyı karıştırıp motor sürmek gibi şeyler deneyebilirsiniz ilk gün ne yapılırsa yapılsın yapılacak en büyük hata eve geri dönmektir eve dönerken yolda uyuklayan siz kapıdan adımı atıp direk paspasa kıvırılırım diyen siz kapıyı açınca birden ayılırsınız evin her köşesine sinmiş aşk her tarafınızdan dürter uyumak imkansız olur devamlı dudaklarınız titrediğini içinize bir şeyler attığınızı hissedersiniz.

ayrılığın ikinci günü işe geç kalırsınız muhtemelen akşam bir ordunun tecavüzüne uğramış bir ruh haliyle yüzünüzü bile yıkamadan evden kaçarsınız yine işe gelince onu düşünmemek için tüm işleri yapmaya çalışırsınız ancak her zaman bitmez dediğiniz işler 1 kaç saate biter dahada kötüsü olur iş arkadaşınız ailecek sizle bu akşam görüşmek ister tam ciğerleriniz üzerine basabasa, o an aklınıza birde şimdi başkalarına anlatmak durumu olduğu gelir aklınıza sizi teselli etmeye çalışacak kişiler hiç istemediğiniz kişiler. farkına varırsınızki o güne kadar erkenden işten kaçmak isterken o gün hiç bir işin bitmemesini istersiniz biliyorsunuzki o eve bir daha dönmek bir ordunun tecavüzüneyeniden uğramakla aynı şeydir.

ayrılığın üçüncü günü....
sikindirik bi duygudur, lakin geldiği gibi gidecektir de.
içilen sıgaranın dumanına dalıp buz gibi donduran,
sebepsiz yere, alakasız yerlerde ağlama hissi uyandıran, bir kimse yada kimselerden, bir yer yada bir şeyden uzak kalınıldığındaki durum.
yaşadığın ömür boyunca hayatında herşeyi onunla paylaştıysan ve bu paylaşımının günün birinde sona erdiğini biliyorsan ( son değil ama daha ksıtlı ) ve artık paylaşmaların kısıtlandığını düşünüyorsan işte bu ayrılıktır. ( bu tanımlamayı karşı cinse duyulan ayrılık olarak değil aile bireylerinden biri olarak düşünelim ) ...
hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını gösteren durumdur. araya ayrılık girmişse her şey değişmiştir.
ayrılık
-------
terkedilmek belki en kötüsü.
hiç ayrılmayalım sözünü
bir çok farklı ağızdan duymak...
i raised your gun
you pulled my trigger
and we both died

budur ayrilik sevgili sözlük. öldüm demektir lan yasarken.* *

edit: şaka lan şaka. mına koyayım ayrılığın.
Nazım hikmet'in "saman sarısı" şiirinden:

ayrılık masanın üstünde dirseğini dayadığın yerdeydi
aklından geçenlerdeydi ayrılık
benden gizlediklerinde, gizlemediklerinde
ayrılık rahatlığındaydı senin
senin güvenindeydi bana
büyük korkundaydı ayrılık
birdenbire kapın açılır gibi sevdalanmak birilerine
ansızın,
oysa beni seviyorsun ama bunun farkında değilsin
ayrılık bunu farketmeyişindeydi senin
hayatımda ilk defa ciddi manada dün yaşadım. ve şu saatlerde bir günü dolduracağım.

dün saat 23,00: ayrılmak istediğimi söyledim. üzüldüm üzüldü. bilmiyorum belki de ağlıyordu. ben ağlıyordum hüngür hüngür sarılacağım tek kişi vardı. o da artık yoktu.

saat 01.00 konuştuk helalleştik. o an vazgeçmek istedim ama yapmadım. ağladım uzun süre sonra. daha önce hiç böyle bir ayrılık yaşamadığım için ne yapacağımı bilmiyordum. insanların ayrıldık demeleri ne kadar zormuş onu anladım yatağıma uzandım.

saat 03,00 uyudum sanırım.

saat 08.00 kalktım tuvalete gittim yüzüm şişmiş ağlamaktan herhalde. her yerde onun anısını görüyordum.

saat 09.00 kapıdan çıkarken sanki onun ayakkabılarını bağladığını gördüm. aşağıdayken köşeden çıkacakmış gibi geldi. yola çıktım önümden "23" numaralı dolmuş geçti hep onunla giderdik. çalıştığım yere gittim. zaman geçmedi yeni bir down sendromlu öğrencim vardı onunla ilgilendim. aslında o benimle ilgilendi

saat 13.00 okula gittim kimseyle konuşamadım her tarafta anısı vardı canım çok yanıyordu. vize sonuçları açıklandı. sınıfın en düşük notunu almışım üzülemedim bile.

saat 18.00 ev arkadaşlarıma haber verdim ilk benden duysunlar istedim. konuşurken dayanamadım yine ağladım. pişman olacağın şeyler yapma dediler. destek oluruz dediler. acaba ona destek olacak biri var mı yanında diye düşündüm.

saat 20,00 ödev için kütüphaneye gittim yolda annem aradı. anladı sesimin kötü olduğunu "ayrıldım" diyemedim. o anladı. hayırlısı olsun dedi. sonra annem destek olsun diye ablamı aramış olsa gerek ki ablam aradı. konuştuk

saat 23.00 msn de gördüm konuşmak istedim ona koyduğum isimle konuşmak istedim. yapamadım istemedim. konuştuk üzgündü. üzgündüm.
trt'nin iliklerine kadar anti semitizm kokan, ölmeyi ve öldürmeyi kutsayan dizi.

(bkz: anti semitizm)
http://sinestezi.wordpres...09/12/02/siradan-bir-gun/
kalbin daha yavaş atmayı öğrenmesine yol açar.
ibranice alt yazılı olarak yayınlanması gereken dizidir.
(bkz: ezel dizisi)
kötüdür, acıdır, sessizce içe işleyen sızıdır. 331. dönem askerlik dediğimizde tanımın yerini bulduğudur.
öyle birgün gelir ki hiç ummadığın bir anda karşına birisi çıkar ilk gördüğün saniyede aklından binlerce düşünce geçer beğenirsin, konuşursun o konuşma hiç bitmesin istersin, seversin. daha ne oluyor kim bu, ne işi var hayatımda gibi sorgulamaları yaparken farkedersin ki aşık olmuşsun işte o yabancıya. küçük şeyler mutlu eder onunla birlikte geçirdiğin her dakikada, hatta beraber yürürken sağ ayağını senkronize attığında bile içinde bi kıpırtı hissedersin aslında aşık olduğun insanla bütün olmanın verdiği mutluluktur o. güldüğünde göz göze gelirsen, neye güldüğünü unutup onun gözlerindeki gülümsemeyi seyreder ve hiç bitmesin istersin. o mutluluk hiç bitmesin. her insanın zaman zaman yaşadığı bir anda etraftaki her sahnenin flulaştığı herkesin bi anda ortadan kaybolduğu ve dünyada tek başına olduğunu düşündüğü an, işte o anda sen orda iki kişi olduğunu düşünürsün o yanında olmasada, o an aklında olan tek şey lütfen bitmesindir. kafanın içinde bile olsa o an hiç bitmesin istersin. koşuşturmacanın en yoğun olduğu birbirini göremediğin zamanlarda kurduğun hayal sevgilinle hiç kimsenin olmadığı bir adaya düşmekse bunu göze alabiliyorsan zaten hiç bitmesin istiyorsundur. ama ne kadar seversen sev birbirini kırarsın çünkü insan acı çekmeye bağımlıdır. hiçbir şey ortada yoksa illa ki bir bahane bulur kendini üzmek için. kendini üzmek isterken unutur karşısındakinin de üzüleceğini, bencildir. en çok acı veren birbirini gereğinden çok sevdiğin için karşına verdiğin zararın farkında olmadan devam edip içinden çıkılmaz bir hale getirdiğin ayrılıklardır. o kadar çok sever ki, bensiz onu yapma, buraya gitme, niye beni aramadın gibi sorular birbirini kovalar kızarsın sinirlenirsin. öyle birgün gelir peşinden ayrılmak istersin birbirini çok sevdiğin için. bu paradoksun içinde boğulursun. çok seversin ama bilirsin ki o da seni yine çok sevecek sen onu sıkacaksın o seni, ama ayrılınca da o kadar özlersin ki deli gibi sevdiğin. iki insanı birbirine bağlayan sevgi bir bakarsın sonunuda getirmiş. çok sevmenin aslında çok iyi bir şey olmadığını anlarsın sonra bundan utanırsın çünkü o insana az sevgiyi layık göremezsin. hiç bitmesin istediğin duygulara hala sahipken, bunun hiçbir zaman olmayacağını bilmek insanı üzer, yıkar. sonra aklına gelen ilk şey beraber kurduğun hayallerin baş rolünde başka birinin oynayacak olması. dedim ya insanoğlu bencildir. bütün bu yokoluşların içinde herzaman bir umut vardır, bir bahçevanın kaldırım taşlarının arasından gül çıkabilmesi ihtimaline yaklaştığı gerçekçilikle.
ayrı düşmektir.

dünyanın öbür ucundasın artık. elimi ayağımı koyacak yer bulamıyorum ben. senin ellerin ne alemde, kim bilir? derime battı kemiklerim. yüzümde kan çanakları. bana hiç benzemeyen bir silüet aynada. bakmaktan korktuğum aynaların hepsi siyah bir torbada, yanyana.

sesin yok. kokun yok. adın yok. bana dönük sırtın bile yok. sensizlik bir garip sessizlik. bu ne biçim halsizlik. gözümün feri kaçtı gitti. omuzlarım yana eğik. yoldan geçen adam sen olsa ya.

ayrılık şimdi bu, öyle mi? sen yoksun artık. biz yokuz. ben yokum, aşk yok. dilsizlik hakim bizim buralarda. sağırlaştım sanki biraz da. kimseler sen değil. sen gibi bile değil. sana benzetmeye çalıştığım insanlar, kıyından köşenden geçmiyor. sen olmaya çalışanlar, sana zerre benzemiyor.

tükenmişlik dedikleri bu olsa gerek. artık adın bile yok..
mükemmel bir birhan keskin şiiridir.

kaç gecenin çölüdür bu ayrılık?
kaç şiirin dölüdür üstüme,
örttüğün bu ince sessizlik?
kalbim alış artık, kır kendini!
kendi duvarında, sesini
kendi duvarına haykır.

tesadüfen birbirine rastlamış
başka başka aşklarsızın siz artık...
geceyle gündüz gibi birbirine
ayrılmış.
O ki rüzgar, bir zaman
senin çölünde kumlar uçurmuş,
o ki gece ve esmer, görmüyor
sahrayı, sesi içinde karışmış.

her ayrılıkta kendine saplanan bir hançer
kendi sabrını deneyen taş,
kendi uykusuzluğunda yatak oldun.
kül koy şimdi yanına korunun
seni kavuran onu da yakmasın.
aşkla besle kendini, gül yetiştir,
sardunya çoğalt.
ki, sen aşktan ve ayrılıktan
başka ne anlıyorsun?
onurlu yaşanmalı.. sert ve acı bir şekilde. bir daha geri dönmemek için. can yanması pahasına. yıkıp paramparça edercesine.. ismine yaraşır şekilde!!
'sevgili olmanın parçasıdır' derler, doğrudur. ciddi bir ilişkiye niyetlendiyseniz ve ayakları yere basan iki kişiden oluşan bir ilişkiyse aranızdaki sevgili olmanın son parçasıdır. lakin sevgiliyken bunu düşünmemek gerekir, yani ayrılığı. o ayrılık zaten gelecekse gelecektir. zaten adı üstünde 'gelecek'tir. sevgili halindeyken düşünmeye gerek yok. bu yüzden yaşadığınız anı mahvetmeye gerek yok. siz sevgilinizle bulunduğunuz anı yaşayın boş verin sevgili olmanın diğer evrelerini. siz sevgilinin gözlerinde kaybolun, sesini duymak için can atın, sevgilinizin nefesiyle kalbinizin ritmi değişsin, o'nun öpüşüyle hayat bulun. zamanı geldiğinde ayrılmak gerektiğini anlarsanız, zaten iki olgun bireylersiniz, sevgili olmanın son parçasını da atlatırsınız. evet, üzülürsünüz hem de çok ama ilerde üzüleceğim diye veya ilerde üzeceğim diye şimdi niye üzülesiniz. yaşayın sadece efendim, her şeyi zamanında yaşayın. bütün ilişki süresince üzüp, üzüleceğinize sadece ayrılık evresinde üzülün. ayrıca karşınızdaki sizi seviyorsa zaten onları göze almıştır, dert etmeyin. sevin-sevilin sadece...
bildiğimiz dünyanın elimizden alınması durumudur. herşeye en baştan başlamak gerekir. ayakta kalmak için gerekli donanımı kazanmak zaman alır ve tıbben ayrılığın bir açıklaması yoktur. dün sizi kendinden çok seven insanın bugün size yabancı olmasıdır, o kadar sevgi nereye gitmiştir ? ne bir bilen vardr ne de gören. insanın en derin karanlığına işaret eder...
bazen gerçekten ne kadar istemesen de yapmak zorunda olduğun dayanılması zor ama imkansız olmayan durumdur.
ayrılık; sulardaki nilüferler gibidir,
görürsün, tutamazsın. *
gururunu koruyarak, onurunu ayaklar altına almadan, dimdik ve erdemli olmalı,

en güzel yanı; hatıraları ve yaşanmışlıkları hatırlamak ve hatırlandığında; suratındaki o aptal gülüş eksik olmamalı,

geride bıraktığı gizli ayrıntıları; mutlu etmeli,

şaka gibi olmalı, ama eşek şakası olmamalı,

ayrılmış olsan da, bazen ensende nefesi hissedilmeli, gözlerini kapattığında; onun gözlerini görmeli,

söylemek istemesen de, söylemek zorunda olduğun bilinmeli,

ama en temennisi; vuslatı olması.
hersey çok onceden bitti. kendi ellerinizle çekersiniz kendinizi o karanlık dunyadan.. ama her gunun sonunda sizi bekleyen bir gece vardır. gozleriniz karanlıga alısana dek.sonrası kolay.. ürkütmez karanlık, önünüzü görebilecek kadar açar gozunuzu , fazla degil.