aslında bir sevdadır ayrılık.
onu sevdiğinin ölçüsünü anlamaktır.
içi ile dışı ile sessiz kalmaktır.
bazen bir çöküntü bazense yeni bir hayattır, enteresandır.
soner arıcanın baya güzel okan bayülgenle düet yaptığı harika şarkı
duracağım burada
gidişini seyredeceğim
kıpırtısız, sakin gibi görüneceğim
kavgasız olacak, fırtınasız olacak
saçma sapan olacak
organlarım birbirine vuracak
arkandan sessiz bakacağım
ben yine salağı oynayacağım...
gönlüme bir kor düşer
gitme öyle zamansız
önce hayaller biter
yanar külsüz dumansız
baharlar hiç gelmez
mevsim hep kış olur
günlerime güneş doğmaz
hislerim uyur
dilimden hiç düşmez
adın hasret olur
yüreğimde sızı dinmez
gülmek güç olur
ayrılıklar yara açar yara üstüne
yağmur ağlar sensizliğe iç çekişime
sensiz olmaz bu yerlerde dünya dar olur
eğer gidersen bu aşka çok yazık olur
yuttuğunuz bir iğne topudur.. her nefes alışınızda, her yutkunuşnuzda ve hatta kahkaha atmaya çalıştığınızda bile kalbinize batar..
ama sevdiğinizin bir bakışı, bir dokunuşu eritir ya, siz de erirsiniz onla beraber...
kimisi icin sadece bir baslangictir. gercekten seven icinse bir olum. hem de bir anda sona ermeyen, hergun biraz daha artan o acı. deger verdiginiz, onun icin olmeyi bile goze alabileceginiz kisinin ucup gitmesi. onu kaybetmeniz, ve onla beraber kendinizi...
öyle bir acıdır ki; duygusal çöküş getirmekle kalmayıp aynı zamanda şiddetini, göğüs kafesinin üzerine uygulanan basınca benzer fiziki bir acıyla da hissettiren olaydır.
elinde olmadan yada anlaşarak ayrılma gibi türleri bulunan ne olursa olsun yaşanmışlıktan kaynaklanan acılı olay.
BiR AYRILIŞ HiKAYESi
Erkek kadına dedi ki:
-Seni seviyorum,
ama nasıl,
avuçlarımda camdan bir şey gibi kalbimi sıkıp
parmaklarımı kanatarak
kırasıya
çıldırasıya...
Erkek kadına dedi ki:
-Seni seviyorum,
ama nasıl,
kilometrelerle derin, kilometrelerle dümdüz,
yüzde yüz, yüzde bin beş yüz,
yüzde hudutsuz kere yüz...
Kadın erkeğe dedi ki:
-Baktım
dudağımla, yüreğimle, kafamla;
severek, korkarak, eğilerek,
dudağına, yüreğine, kafana.
Şimdi ne söylüyorsam
karanlıkta bir fısıltı gibi sen öğrettin bana..
Ve ben artık
biliyorum:
Toprağın -
yüzü güneşli bir ana gibi -
en son en güzel çocuğunu emzirdiğini..
Fakat neyleyim
saçlarım dolanmış
ölmekte olan parmaklarına
başımı kurtarmam kabil
değil!
Sen
yürümelisin,
yeni doğan çocuğun
gözlerine bakarak..
Sen
yürümelisin,
beni bırakarak...
Kadın sustu.
SARILDILAR
Bir kitap düştü yere...
Kapandı bir pencere...
AYRILDILAR...
- günaydın nasılsın?
+ iyiyim canım yeni uyandım. sen?
- iyiyim bende çalışıyorum.
+ hmm. kolay gelsin tatlım. ne var ne yok peki?
- bildiğin gibi işte.
+ bende gelicem birazdan. sayım var ya.
- biliyorum. belki görürüm belki göremem diye aradım. konuşmak için
+ söyle canım
- olmuyor, yapamıyorum ben.
+ sence???
- korkuyorum artık. her an duvara çarpmaktan korkuyorum. eskisi kadar cesur değilim.
+ (sessizlik)
- hem hayatımda başka biri girdi (yalan tek sevdiğim sensin. sadece çok yıprandım. anla beni)
+ anlıyorum.
- böylesi daha iyi ikimiz için. (bana ne kadar acı verirsen ver sensiz bir dünya düşünemiyorum aşkım)
+ peki.
- yalan söyledim. yok hiç kimse. kimse girmedi hayatıma. sadece aynı şeyleri yaşatman korkutuyor beni. git gide daha çok bağlanıyorum, tutkuya dönüşüyor. hayatımda olmazsan çabuk geçer. neler geçmedi ki?
+ (ses iyice kırılır) tamam.
- var mı söylemek istediğin birşey (sensiz olmaz de, bitmesin, gitme de)
+ .....hayır.
- (gayet neşeli ses tonu) tamam iyi bak kendine.
+ sende
- hoşçakal
+ hoşçakal
ilk başlarda koymaz neyin ne olduğunu kavrayamamışsındır çünkü. ama zamanla olayı anlamaya başlarsın. işte o zaman kafana 'dank' eder ne denli bir çıkmaza girdiğin. olayı anladığın an göz yaşların tek tek boşalır gözlerinden. o yaşlı gözlerini kaparsın o'nu iyi hatırlayabilmek için. son bir kez yanındayken hayalini kurarsın. için içine sığmaz. gözlerini açmak istemezsin kendi gibi hayalide gitmesin diye. beklersin belki olanlar şakadır gitmemiştir yanından diye açarsın gözlerini, gitmiştir artık. ne kendi kalmıştır ne de hayali. yanlızlığınla başbaşa kalmışsındır artık ve birde dinmeyen gözyaşlarınla!